Zeytin dalı operasyonu YPG'den sonra en çok Washington'ı tedirgin etti. Çeşitli düzeydeki ABD yetkililerinin çelişkili açıklamalarından sonra Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayarak harekâtı "sınırlandırma" ve "ABD güçleriyle ihtilaf riskine girmeme" mesajını vermesi bu tedirginliğin en son izharı.
Bir gün önce ise Dışişleri Bakanı Tillerson mevkidaşı Çavuşoğlu'na Suriye'nin kuzeyinde 30 km'lik "güvenli hat" kurma önerisinde bulunmuştu. Uyarı ve işbirliği teklifi peş peşe geldi. Lakin ABD'nin Suriye'de Türkiye'ye verdiği sözleri tutmaması derin bir güvensizlik sebebi. Açıklamaların artık bir anlamı yok; sahadaki icraata bakılıyor. Sözgelimi önceki gün Erdoğan, Obama'nın Münbiç'e ilişkin verdiği sözü tutmadığını hatırlatmıştı. Aslında Trump da "artık YPG'ye silah verilmeyeceği" sözünün aksine uygulama yürütüyor.
***
ABD diplomatik hareketliliğin arkasında Ankara'nın Afrin'e operasyonunun Washington'ın yeni Suriye politikasını zora sokması bulunuyor. ABD'nin Suriye'de "
kalıcı" olduğunu açıkladığı ve İran'ı hedefe oturttuğu bir dönemde Türkiye, YPG üzerinden hedeflenen emelleri tehlikeye düşürdü. YPG'nin Cenevre Süreci'ne dahil edilerek Suriye'nin geleceğinde önemli bir aktöre çevrilmesine sahada "
hayır" dedi. Ankara, Washington'un YPG'yi orduya çevirerek Suriye'nin kuzeyinde ve doğusunda kurduğunu söylediği "
istikrarı" tanımadığını gösterdi.
***
Amerikan sözcüleri Zeytin Dalı operasyonunu "
sınırlandırmak" hatta "
geri çevirmek" için çeşitli söylemler kullanıyor. "
İstikrarın bozulması," "
Deaş ile mücadelenin zarar görmesi," "
sivil kayıpları," "
Rusya'nın iki NATO müttefikinin arasını açmaya çalıştığı" ve
"
ABD güçleri ile çatışma riski" iddiaları
gibi... Bunlara yenileri eklenebilir. ÖSO'nun
Deaş ya da El-Kaide ile bağlantılı olduğu
iddiasıyla Türkiye'nin çalıştığı aktöre yönelik
kampanya yapılabilir. Muhalefetin operasyona
desteği sorunsallaştırılabilir. Ancak
hem Deaş ve El-Kaide hem de PKK-YPG
ile mücadele kararlılığı yüksek olan Türkiye
kamuoyu bunlardan etkilenmeyecektir.
***
Son birkaç yılda Türkiye'nin hem Obama hem de Trump yönetimine önerdiği "
güvenli hat" teklifinin de işbirliğine dönüşmesi çok zor görünüyor. Ankara'nın Moskova ile işbirliğinin sonucu olan Afrin operasyonunu, Washington'u bu bölgede devreye sokacak şekilde "
güvenli hat" uygulaması ile "
sınırlandırması" şu aşamada rasyonel görünmemektedir. Rusya'nın açtığı alanı ABD'lilere sunmak ciddi bir sorun olur. ABD'nin Türkiye ile Rusya'nın arasını açmasıyla sonuçlanabilir. Kaldı ki "
güvenli hat" tüm Suriye sınırımız için düşünülmelidir. Kobani ve Cezire kantonlarındaki sınıra yakın yerleşimleri içeren bir güvenli hattını Washington'ın YPG'ye kabul ettirmesi mümkün değil. Sadece Afrin'le sınırlanacak bir güvenli hat ise Ankara için kabul edilemez. O halde sınırlı bir "
güvenli hat" tartışması içerideki operasyon desteğini zayıflatma ve uluslararası baskı oluşturma çabasından öteye gidemez.
***
Bu konunun Ankara ve Washington arasında işbirliğine dönüşmesi için ABD'nin YPG politikasında bir dönüşüm yaşanmalı. Washington, Fırat'ın doğusundaki YPG terör koridorundan Türkiye'ye "
saldırı gelmeyeceği" argümanı ile Ankara'yı ikna edemez. Dahası, Suriye'nin kuzeyinde YPG üzerinden istikrar kurulamaz. YPG'nin sağladığı sözde istikrar Arap unsurlar üzerindeki baskıya ve demografik temizliğe dayanıyor. Bu yüzden 350 bin Suriyeli Kürk Türkiye'de mülteci durumunda. Asıl istikrar ancak Fırat Kalkanı ile sağlanan barış ve yeniden inşa süreciyle mümkün olabilir. ABD, YPG kantonlarına çok sayıda asker yığsa bile ortauzun vadede YPG'li bir istikrar beklememeli.
Fırat'ın doğusu için Türkiye'ye güvenli bölge öneremeyen Washington, Türkiye'nin sınır güvenliğini YPG'yi ordulaştıran CENTCOM'a havale etmesini beklemesin. Bence ABD'lilerin asıl endişesi Menbiç'te askerlerine zarar gelmesi değil. Afrin bölgesi TSK-ÖSO hâkimiyetine geçtikçe diğer kantonlardaki YPG'yi kontrol edememekten kaygılılar. Kontrolden çıkan ABD eğitimli YPG'nin aslında ne kadar PKK olduğu kör gözlere sokulabilir.