Türkiye, Afrin'deki YPG varlığına yönelik operasyonla Deaş sonrası Suriye denklemini etkileyecek yeni bir adım attı. Fransa'nın Güvenlik Konseyi'ni Afrin gündemiyle acil toplantıya çağırması, Rusya'dan bu "gündem"e gelen olumsuz tepki ve İngiliz Dışişleri Bakanı Johnson'ın "Türkiye'nin sınırlarını güvende tutma konusunda haklı olduğunu" söylemesi içine girdiğimiz yeni Suriye tartışmasının ilk işaretleri.
Ankara'nın YPG kontrolündeki Afrin'e ilk defa askeri harekât yapması bu örgütü meşru hedef haline getirmesidir. ABD, Rusya ve NATO'dan "Türkiye'nin sınır güvenliği ve PKK kaygılarını anlıyoruz" mealindeki açıklamalar YPG etrafındaki "koruma halesinin" kırıldığı anlamına gelmekte. Bunu tetikleyen de ABD'nin YPG'den "sınır gücü" kurma ilanı olmuştu.
Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un "ABD'nin Suriye'deki tek taraflı eylemleri Türkiye'yi kızdırdı" cümlesi gerçekliği ifade ediyor. Ancak bu cümle başka bir açıklamayı da ima ediyor. Rusya da ABD'nin son hamlesinden oldukça rahatsız ki Suriye'nin kuzeyindeki denklemi değiştirecek böylesi bir adıma destek verdi.
***
Uzun süredir beklenen Zeytin Dalı operasyonunun başlaması Rusya ile uzlaşmaya dayanıyor. Bu yönüyle Astana-Soçi süreçleri ile somutlaşan Ankara-Moskova işbirliğinin sonucu. Üzerine Washington'dan "
sınır gücü" kurma açıklaması gelince düğmeye basıldı.
Rusya'nın YPG'yi tümüyle ABD'ye terk etmek istemediği, Soçi görüşmelerine dahil etmek istediği ve hatta Suriye rejiminin YPG ile özerklik görüşmeleri yaptığı biliniyordu. Moskova'nın bu noktaya gelmesindeki sebep ABD'nin YPG'yi "
sonu bir devlete çıkacak" macerada iyice sahiplendiğini fark etmesi.
Nitekim YPG'nin kontrolündeki kantonlarda "
geniş özerklik" istemesi, Kuzey Irak örneğinden sonra, kabul edilemez bulundu. YPG "
ya Afrin'i rejime teslim et ya da Türkiye ile savaşa hazır ol" ikilemi ile karşı karşıya bırakıldı. Böylece Moskova da, Afrin'in Türkiye destekli
ÖSO kontrolüne geçmesini ABD destekli YPG'ye tercih etmiş oldu.
Anlaşılan Moskova, Washington'un azmanlaştırdığı YPG'nin hırslarının Suriye'nin toprak bütünlüğü için daha tehlikeli olduğu ve ÖSO'nun gelecekte daha kolay eklemlenebileceği kanaatine varmış olmalı.
***
Zeytin Dalı'na yeşil ışık yakan Moskova, aynı zamanda Menbiç ve Fırat'ın doğusundaki YPG varlığı konusunda Ankara ile Washington'u da karşı karşıya getirmiş oldu. Türkiye kamuoyu "
Rusya'nın Afrin'i verdiği yerde güya NATO müttefikimiz ABD neden en azından Menbiç sözünü tutmuyor?" sorusunu daha sık sorar hale gelecek.
ABD'nin Obama yönetiminden kalma üç askerle (Dunford, Votel ve McGurk) şekillendirdiği YPG politikası ya Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını da göz önünde bulundurarak değişecek ya da Ankara-Washington hattında yeni gerilimlere tanık olacağız. Zira Ankara'nın en geniş hedefi
PKK varlığını hem Suriye hem Irak'tan tasfiye etmek.
***
Fırat Kalkanı Harekâtı'ndan öğrenilen derslerle TSK ve ÖSO'nun kapasite geliştirdiği açık. Operasyon ilerledikçe ÖSO'nun YPG'ye müzahir bazı Arap aşiretlerini yanına çekmesi ve YPG'nin yalnızlaştırılması sağlanabilir.
Bu arada Washington'dan gelen "
kapsamın sınırlı tutulması ve siviller" ya da "
Deaş ile mücadeleye zarar veriliyor" vurguları Ankara üzerinde uluslararası baskı oluşturma amaçlı. Batı medyasındaki "
Türkiye Kürtlere saldırıyor" teması
da içerideki "
savaşa hayır"
kampanyası da aynı hedefe
yönelik.
Türkiye'nin, operasyonu hızlı sonuçlandırmak niyetinde olduğu ancak "
kısa sürede bitirin" söylemiyle yarım bırakılmasına da karşı duracağı Erdoğan'ın dünkü açıklamasıyla netleşti: "
Afrin operasyonu, Fırat Kalkanı gibi hedeflerine ulaştığında sona erecektir. ABD diyor, süre belli olmalı, fazla uzun olmamalı. Afganistan'da sizin süreniz belli oldu mu? Irak'ta bitti mi bu süre? Ne zaman iş biterse bizim orada durmaya da merakımız yok, çekilmesini biliriz. Bunun için birilerinden icazet alma gibi derdimiz de yok."
Şimdi top Washington'da... Bakalım olası Erdoğan-Trump görüşmesi denkleme yeni bir unsur katabilir mi?