Ankara Afrin operasyonuna gün sayarken Washington YPG'ye destek politikasında yeni bir aşamaya geçti. Deaş'la Mücadele Koalisyonu, 15 bini SDG maskesi altındaki PKKYPG militanlarından oluşan 30 bin kişilik "sınır koruma gücü" kuracağını deklare etti. "Kuzey ordusu" diye anılan bu güç Suriye'nin kuzeyindeki YPG kontrolündeki bölgelerin Türkiye ve Irak sınırlarını koruyacak. Böylece Obama döneminin Deaş ile mücadelesinde öne çıkan McGurk yaklaşımı Trump döneminde ABD'nin Deaş sonrası Suriye politikasının da merkezine oturtuldu.
YPG ile çalışmanın, ABD'li yetkililerin söylediğinin aksine, "taktik" değil "stratejik" bir tercih olduğu netleşti. Binlerce uçak ve TIR dolusu silahın YPG'ye verilmesinin Deaş ile mücadeleden başka amaçları olduğu herkese ayan oldu. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı D. Satterfield geçen hafta Senato'daki Dış İlişkiler Komitesi sorgusunda ABD'nin Suriye'de "kalıcı" olduğunu açıklamıştı. Kalıcı olmayı Washington, YPG kontrolündeki bölgede "yerel yönetim kurma" şeklinde formüle ediyor.
***
Trump yönetiminin Suriye'de birincil hedefi askeri üslerini koruyarak denklemde etkin olmayı sürdürmek. Satterfild'ın Soçi sürecini "
meşru" görmediklerini vurguladığı da hatırlanırsa Washington'ın Rusya-İran-Türkiye uzlaşmasının Suriye'yi götürdüğü yerden memnun olmadığını söyleyebiliriz. Taşeronu YPG üzerinden yeni Suriye yapılanmasına şekil vermek istiyor. Nitekim Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, YPG'den "
ordu kurma" girişiminin Suriye'nin toprak bütünlüğüne tehdit olacağını açıkladı.
İkincisi, ABD, YPG varlığını, özellikle Fırat'ın doğusunda, kendini koruyabilecek bir otonom bölgeye çevirerek İran'ın Suriye'deki nüfuzuna karşı kullanma niyetinde. Üçüncüsü ise Türkiye'yi
PKK-PYD varlığı üzerinden tedip etme arzusu. Kuşkusuz Washington'daki yetkililer sürekli olarak böylesi bir hedefin olmadığını açıklasa da bu algı Türk karar alıcılarında da kamuoyunda da yerleşmiş durumda. Daha net söyleyeyim: Türkiye, ABD'nin terör örgütünü "
devletleştirdiğini" ve bunun "
düşmanca" olduğunu düşünüyor.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan ısrarla Suriye'de ABD ile çalışmak istediklerini belirterek Trump yönetimini terör örgütüne destek vermekten vazgeçirmeye çalışıyor. Ancak ABD'nin PKKYPG'ye desteği Türk- ABD ilişkilerinde geri dönülmesi hayli zor olacak bir tarihi kırılmaya sebebiyet verecek nitelikte. Tartıştığımız, 1990'larda Çekiç Güç'e bağlı uçakların PKK'ya mühimmat attığı yönündeki iddialar değil. Washington, Türkiye'nin 1984'ten beri mücadele ettiği terör örgütünü, bir maske altında açıktan "
devletleştiriyor." Bu durumun yarattığı ABD karşıtlığı AK Parti Hükümeti'nin de yönetebileceği sınırları şimdiden aşmış durumda.
MHP lideri Bahçeli'nin "
İran ile işbirliği yapalım" çağrısı yapması gidişatın sadece ilk tezahürü. Bütün tepkilere rağmen YPG'ye desteğini ileri aşamaya taşıyan ABD, Türkiye'yi PKK- YPG'ye bakışında politika değişikliğine zorluyor. Türkiye'ye saldırmadıkça YPG öncülüğündeki SDG'yi Suriye'nin kuzeyinde kabullenmesini istiyor. Tıpkı Kuzey Iraktaki bölgesel yönetim gibi. Halbuki Barzani-Talabani yönetimi Türkiye ile bir çatışma konumuna hiç gelmedi. Oysa PKK Türkiye'nin bekası ve bütünlüğü için varoluşsal bir tehdit. Ayrıca, ABD'nin YPG bölgelerinde "
yerel yönetim" kurması Rusya'nın bu örgütü Astana-Soçi süreçlerine dahil etmesini de icbar etmeye yönelik bir hamle.
***
Bu durumda Türkiye'nin önünde üç seçenek var:
1- YPG terör koridorunu "
Irak sınırına kadar temizleme" kararlılığını sürdürmek. Afrin ve Menbiç başta olmak üzere YPG'nin var olduğu yerlere kısa vadede müdahale etmenin yollarını aramak. Nitekim Erdoğan dün, "
bize düşen bu terör ordusunu doğmadan boğmaktır. Harekât her an başlayabilir" dedi.
2- ABD koruması altındaki YPG bölgelerini çeşitli şekillerde istikrarsızlaştırmak. Aşiretler ve ÖSO güçlerinin seferber edilmesinden YPG liderlerinin hedef alınmasına kadar... Sünnileri YPG ile uzlaştırmaya çalışan ABD politikası başarısızlığa uğratılmalı ve uzun vadeli bir yıpratma savaşına hazır olmak gerekir.
3- Türkiye'ye saldırmadıkça, meşruiyetini de kabul etmeden, YPG'nin varlığına müsaade etmek. Türkiye kamuoyunun son seçeneği kabul etmeyeceği açık. Diğer seçeneklerde ise yapılması gereken belli.