Suudi Arabistan- BAE- Mısır- Bahreyn dörtlüsünün başını çektiği Katar ablukasında yeni bir aşamaya geçildi. Kuveyt arabuluculuğuyla Doha'ya 13 maddelik kapsamlı bir talep listesi ulaştırıldı. Hem de ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'ın taleplerin "makul ve uygulanabilir" olmasını söylemesinden bir gün sonra, tam zıddı bir içerikle. Ve Suud'un "muktedir" prensinin yeni veliaht ilan edilmesinin hemen ardından.
Her şeyden önce Körfez, ablukanın başlamasından bugüne 20 gün geçmesine rağmen Katar'ın teröre destek verdiği iddiasına ilişkin somut deliller sunamadı. Şimdi ise muğlak ve kapsamlı talepler paketi ile Katar'ı on yıllık bir süre için denetim altında tutacak bir "uydulaştırma" hamlesine girişti.
Bu paketin içinde "başka ülkelerin iç işlerine karışmayı kes," ve "Katar'ın politikaları nedeniyle yaşanan can ve mal kayıpları için tazminat öde," gibi uygulanamaz, muğlak hususlar bulunuyor. Ya da "El-Cezire dahil Katar fonlu bütün medya organlarını kapat" ve "muhalif gruplara verilen desteğin tüm belgelerini teslim et" gibi makul olmayan istekler yer alıyor.
***
Bu talep listesinin BAE, Bahreyn ve Mısır'ın kendi muhalefetlerini bastırmak amacıyla hazırlandığı anlaşılıyor. Listedeki terör örgütleri arasında Müslüman Kardeşler'in sayılması Körfez'in "
ılımlı, İslamcı muhalefet" korkusuna karşılık geliyor. Hizbullah ve İran'la ilişkilerin kesilmesi vurgusu ise Körfez'in İran ve vekilleri ile mücadele gündeminin yansıması. Ancak taleplerin en tezatlı unsuru ise kuşkusuz "
Türkiye'nin Katar'daki askeri varlığını derhal iptal et" maddesi. Bu madde, egemen bir devlete dayatma olmaktan fazlasını içeriyor. Yani ablukanın ağır şartları sadece Katar'a diz çöktürme amacında değil.
S. Arabistan- BAE- Mısır- Bahreyn dörtlüsü İran'ın yanı sıra açıktan Türkiye'yi de hedef alıyor. Bu durum bölgesel denklemler açısından alarm zillerini çaldıracak bir ortam hazırlıyor.
***
BAE'nin PKK'ya, Suud'un SDG adı altında YPG'ye desteğinin tartışıldığı günlerde Katar'ın teröre finans sağlamakla suçlanması yaman bir çelişkidir. Ve Türkiye ile askeri işbirliğini bitirmesinin istenmesi de daha vahim bir hatadır. Bu talep Körfez'in "
Trump etkisiyle" içine savrulduğu hırslar yumağının sonucudur.
İlginç, Körfez'in başkentleri, Trump'ın İran'ı çevreleme arzusundan ve bu arzunun başarısından o kadar eminler ki Türkiye'yi bile sınırlandırma gayretine yönelebiliyorlar. Ortadoğu'daki "
Pers yayılmacılığını" durdurabilmek için en fazla ihtiyaç duydukları bir bölgesel gücü İran'ın yanına itme tehlikesini görmezden geliyorlar.
Bu talebin makul olmadığı ortada. Ancak arkasındaki motivasyonu anlamak gerekir. Açık ki Türkiye'nin Katar'daki askeri varlığı önümüzdeki on yıl bu ülkenin Körfez'in yörüngesinde uydulaştırılmasına engel görülüyor. Neticede Türkiye- Katar askeri işbirliğinin kaderine iki ülke karar verecektir. Burada asıl dikkat çekici olan Körfez'in Türkiye'ye yaklaşımındaki olumsuzluktur.
BAE'nin 15 Temmuz darbe girişiminde rol oynadığı bilgisi ortalıkta dolaşırken S. Arabistan'ın başını çektiği ablukanın Türkiye'nin askeri varlığını da hedef alması sıradan bir tercih ya da hata değil. Körfez, İran'ı çevrelemek için bölgede Sünni-Şii bloklaşmasının derinleşmesini istiyor. Bu derinleşmeyi zorlaştırdığı düşünülen Türkiye- Katar ilişkisi koparılmalı. Hatta İran'ı eleştirse bile bölgesel kutuplaşmaya sıcak bakmayan Türkiye de tedip edilmeli.
Bu yüzden Irak ve Suriye'nin Sünnilerini temsil edecek aktörler Türkiye'den uzak tutulmalı. Planlanan bu... Ancak Körfez'in veliaht prenslerinin elindeki bu hırslı iktidar oyunu vahim bir hataya dönüşüyor. Bölgeye getireceği yıkımlar bir yana Körfez'in kapasitesini ziyadesiyle aşıyor.