Türkiye ve Rusya garantörlüğünde Suriye'de genel bir ateşkes dün gece itibariyle başladı. Daha önceki ateşkesler, çatışmayı daha da kızıştırmaktan öteye gidemezken bu defaki farklı.
Türkiye-Rusya girişimi rejim ve muhalifler arasında yeni bir dönemin kapısını açıyor. Şam ile muhalifler arasında 3 (ateşkes, ateşkes rejiminin kontrolü ve barış süreci başlatılması hakkında) belge imzalandı. Anlaşma yaklaşık 60 bin muhalifi kapsıyor.
Hava saldırıları ve bölge genişletme çabalarına son verilecek. BM Güvenlik Konseyi'nce terör örgütü olarak kabul edilen gruplar ise anlaşmanın dışında. Ateşkes, Deaş ve Nusra'yı kapsamıyor.
Ve Türkiye PKK- YPG'yi vurmaya devam edecek. Garantörler olarak Türkiye ve Rusya çatışmasızlık takibi yapacak; bir kırmızı hat oluşturacak.
Ve Cenevre sürecini yeniden canlandırmak için Astana'da rejimle muhalifleri bir araya getirecek.
***
"
Astana görüşmeleri" aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya başkanı Putin'in ikili ilişkileri normalleştirme iradesinin somut bir başarısı. Rusya ile muhalifleri görüştüren Ankara gayretlerinin ilk semeresini Halep'te sivillerin tahliyesi ile aldı. Şimdi ise Suriye genelinde "
kırılgan" ancak ümitvar bir süreç başladı.
Ateşkesin başarısı ve siyasi sürece dönüşmesi Erdoğan ve Putin'in iradesiyle, kararlılığıyla sağlanabilir. Sahadaki silahlı grupların anlaşmada taraf olması çok önemli. Siyasi temsille silahlı güç birleştirilerek muhaliflerin konsolidasyonu için fırsat doğdu.
Ayrıca muhaliflerin bir kısmının "
terörist" diye ayrıştırılmaması ve Esed yönetiminin "
rejim" şeklinde nitelenmesi Ankara'nın diplomatik başarı hanesine yazılmalı.
Diğer kritik boyut ise ateşkesin genel olması. Böylece İdlib ve Doğu Guta'daki muhalifler korunmuş olacak.
***
Kuşkusuz "
kırılgan" sürecin yürüyebilmesi için Moskova, Şam ve Tahran'ı anlaşmaya sadık tutabilmek zorunda. Ankara ise muhalif grupları ÖSO çatısı altında birleştirmek durumunda. Her iki işin de kolay olmadığı malum.
İran komutasındaki yabancı terörist grupların ya da Esed yanlılarının provokasyonunu aşmak ve muhalif askeri yapıların savaşçılarını Nusra'ya kaptırmaması lazım. Sözgelimi Ahrar'ın ana yapısının ÖSO tarafında kalması lazım.
***
Mutabakatta BM ve Cenevre sürecine vurgu bulunsa da Batı başkentleri devre dışı. Özellikle ABD'nin muhtemel rolü ve YPG'nin geleceği "
Astana sürecinin" en önemli gerginlik mevzuları olacak.
Sürece davet edilmeyen ABD'nin Esed'in geleceğini tartışmaya açarak Suudi Arabistan, Katar ve bazı muhalif gruplar nezdinde yapabileceği manipülasyonlar sınırlı. Sahadaki en büyük kozu ise YPG.
Son bir haftada YPG'ye yapılan silah sevkıyatı Türkiye-Rusya mutabakatının Suriye'nin kuzeyinde yaratacağı yeni ortama hazırlık mahiyetinde. Taşeronu YPG'yi tahkim etme çabası.
Yine YPG'nin "
Rojava" kelimesinden "
Kuzey Suriye" ibaresini kullanmaya geçmesi de söylemsel bir gayret.
***
Amerikalılar seçilen başkan için öngörülen geçiş dönemi uygulamasını yeniden ele almalılar. Obama giderayak YPG'ye silah sevkıyatı ile Türkiye'yi geri kazanmak için yeni bir sayfa açması gereken Trump yönetiminin yükünü artırıyor.
Erdoğan'ın "
NATO'daki birlikteliğin anlamını" sorgulayan
"
isyanı" Trump'ın
öncelikli gündem maddesi
olmak durumunda. Washington, Türkiye'yi El Bab operasyonunda yalnız bıraktığı gibi YPG'ye silah sevkıyatı ile "
müttefik" kelimesini kullanılamaz hale getirdi.
***
Bu anlaşma ile Suriye iç savaşında terörle mücadele konsepti daha da öne çıkacak. Aktörlerin rekabeti bitmeden Deaş ile etkin mücadele zaman alacak. Nusra'nın nereye evrileceği çok kritik. ABD, Suudi Arabistan ve Katar'ın da Astana sürecine eklenmesi ile Suriye'nin tamamının barış sürecine katılması hedeflenmeli.