Suriye iç savaşı bölgemizde bir ülkeyi daha ciddi bir siyasi krize sürüklüyor. Yaklaşık iki yıldır cumhurbaşkanını seçemeyen Lübnan siyaseti bir süredir oldukça gergin. Gerginliğin sebebi Hizbullah'ın 2013'ten itibaren Esed -İran yanında Suriye muhalefeti karşısında savaşa dahil olması. Ve Hizbullah'ın Lübnan siyasetini domine ederek Körfez ülkeleri ile ilişkileri çökme noktasına getirmesi.
Geçen çarşamba, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Hizbullah'ı tüm ilgili kuruluşlarıyla birlikte "terör örgütleri" listesine aldı. KİK, Hizbullah'ı sadece Suriye'de değil Irak ve Yemen'de de düşmanca eylemler içinde görüyor. Dahası, KİK üyeleri içinde "terörü" organize eden bir konumda değerlendiriyor.
Vatandaşlarını Lübnan'ı terk etmeye çağıran KİK üyelerinin bu örgüte yönelik yeni yaptırım kararları alması bekleniyor. KİK'in bu kararı bir dizi olayın son halkası. Suudi Arabistan'ın Şii din adamı El-Nimr'i idam etmesine tepki gösteren İranlıların Tahran'da Suud elçiliğini yakmasına Arap Birliği İran'ı kınayan bir bildiri ile cevap vermişti. Lübnan, ocak ayındaki İran'ı kınayan karar sırasında oylamaya katılmamıştı. Bunun üzerine S. Arabistan, Lübnan ordusuna yapmayı taahhüt ettiği 4 milyar dolarlık yardımı iptal etmişti.
Yine 21 Şubat 2016'da Adalet Bakanı Rifi, Hizbullah'ın devlet içinde "mini-devlet kurduğu ve Arap ülkeleriyle ilişkileri bozduğu" gerekçesiyle istifa etmişti. Bunlara, 14 Mart Koalisyonu'nun Hizbullah'ı Suriye'den çekilmesi yönünde uyarmasını ve Suud'a yakın Said Hariri'nin 5 yıl sonra ülkeye geri dönmesini ekleyebiliriz. En son KİK kararı da gerginliği yeni bir safhaya taşıdı.
Hizbullah lideri Nasrallah, Lübnan, Suriye ve Irak'ta "bombalı saldırılardan" ve Yemen'deki "katliamdan" S. Arabistan'ı mesul tutan bir açıklama yaptı.
Suud'un, ülkesinde istikrarsızlık yaratarak Hizbullah'a desteği zayıflatmayı amaçladığını öne sürdü. Bütün bu gelişmeler Lübnan'daki Suud- İran rekabetinin ülkeyi ciddi bir siyasi bunalıma sürüklediğinin göstergeleri.
Arap isyanlarında Müslüman Kardeşler'i tasfiye etmeyi öncelemesi sebebiyle dört Arap başkentini (Şam, Sana, Bağdat ve Beyrut) İran'a kaybeden S. Arabistan nüfuzunu geri kazanmaya çalışıyor.
Aslında Lübnan'daki Suud -İran rekabetinin kökleri Arap isyanları öncesi döneme gider. 2005'te Başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesinden sonra Lübnan siyaseti İran- Suriye yanlısı 8 Mart Koalisyonu ile Körfez'e yakın 14 Mart Koalisyonu arasında bölünmüştü. Ancak İran'ın Şiici yayılması ve Hizbullah'ın Suriye iç savaşına aktif müdahalesi bu iki bloğun ilişkisini daha da gerilimli hale getirdi.
Mervan Bişara'nın işaret ettiği gibi, bu kez kutuplaşmanın sebebi, Suriye'nin Lübnan siyasetine müdahalesi değil Hizbullah'ın Esed ve İran yanında Suriye'de savaşması. Soru şu: KİK'in kararı ve Suud'un artan ekonomik baskısı Lübnan hükümetini Hizbullah'ı sınırlandırmaya itebilir mi?
Buna ihtimal vermek çok zor. Zira Hizbullah, Suriye iç savaşında İslam dünyasındaki itibarını düşürme pahasına kritik bir tercihte bulundu. Şiici bir siyasete yönelmesini "İsrail'e direniş hattını tutmakla" meşrulaştıran İran'ın ve Esed'in yanında tüm gücüyle yer aldı. Hatta bir zamanların en popüler "mücahidi" Hasan Nasrallah, "tekfir" edilen bir konuma düştü.
14 Mart Koalisyonu da Esed rejiminin kaderi ile bu kadar özdeşleşen Hizbullah'ın Beyrut'taki iktidar oyununu bozacak kadar güçlü görünmüyor. Bunun anlamı siyasi türbülansın büyümesi demek.
Suud'un ekonomik baskısı Lübnan'daki cumhurbaşkanlığı krizine başbakanlık sorununu da ekleyebilir. Merkez bankası rezervinden yurtdışındaki işçilerden gelen dövizlere kadar Lübnan ekonomisi, Körfez ülkelerinin doğrudan etkisi altında.
1 milyonu aşkın Suriyeli mültecinin bulunduğu Lübnan mezhep çatışmasına ve vekalet savaşına doğru sürükleniyor. Suriye iç savaşı sona ermedikçe bölgesel ateş başka ülkelere sıçramaya devam edecek vesselam.