Fransa'da yakın zamanda yaşanan bir olay, hâlâ ülke gündemini işgal ediyor. Bizdeyse bölük pörçük yansıdı. Ama kültür denen olayı, insanoğlunun tüm tarihi boyunca elde ettiği yaşam deneylerinin bir toplamı sayarsanız, bu sayfada söz etmeme de şaşmazsınız.
26 Nisan günü, sevimli Nantes kentinde, araba kullanan bir kadının yüzü tamamen kapalı olduğu gerekçesiyle arabası durduruldu, kendisine ceza kesildi. Hemen ardından eşinin Cezayir kökenli Müslüman bir Fransız olup daha iki karısı ve birçok çocuğu olduğu ortaya çıktı. Başkan Sarkozy'nin zaten tüm Fransız vatandaşı kadınları, yüzü tümüyle örten ve genelde 'burka' denen örtüden yasa yoluyla kurtarma niyeti vardı. Bu olay herhalde çok işine geldi. Bir danışmanının dediği gibi "tesadüfler, adli bir olayın yüzü kapayan örtüler gerçeğini somut biçimde göstermesine yol açmıştı". Olay orada bitmedi. Ardından Lies Hebbac adlı adamı, 'çok eşli' olduğu ve ayrıca 'vergi kaçırdığı' için vatandaşlıktan çıkarma girişimleri başladı. Hebbac ise yaptığı basın toplantısında, aslında Fransızların da ünlü 'metresleri' nedeniyle çok kadınlı olduklarını, aralarında sadece uygulama farkı olduğunu söyleyerek onlarla bir güzel alay etti!
Elbette Fransızların şarapları, peynirleri veya laf ebelikleri kadar metreslerinden de vazgeçmeleri beklenemez..! Her halkın yaşamı kendine... Ama dünya gitgide devasa bir mozaik halini aldığına ve artık herkes kendi ülkesi yerine gidip başka yerlerde yaşadığına göre, elbette birçok konuda bir 'consensus' aramak da kaçınılmaz. Peki bu arada kadını tümüyle örtmek veya örtmemek sorunu ne olacak?
Benim yanıtım: Kolay çözülemeyecek. Çünkü Sarkozy ve partisi, yerel seçim kayıplarını sağı yeniden kazanarak gidermek uğruna bu önleme ne kadar hevesli olsalar da, sonunda Paris'te hâkimler var! Onlar, tüm sağduyulu insanların gördüğü gibi, konunun adına bireysel haklar denen ve Batı uygarlığı için artık kutsal olan özgürlükler kapsamına girdiğini pekala biliyorlar. Nitekim konu şimdilik 19 Mayıs'a ertelendi, son aşamada yaz tatilinin sonuna sarkacağı da kesin gibi duruyor. Ama bu arada Belçika elini çabuk tuttu ve 'peçe yasağı' denen kanun Belçika parlamentosundan geçiverdi. Gerisi herhalde gelir.
Ama Belçika'da bile yapılan, giysinin adını koymak değil, 'yüzü peçeyle tamamen kapama' durumunu yasaklamak oldu. Bundan sonrası artık herhalde bitmeyen tartışmalarla geçecek. Kişisel özgürlükler bir yandan, Batı'nın yüzyıllar süren çabalarla kurduğu kendi medeniyetinin temellerini savunma hakkı öte yandan, tartışılıp duracak. Ve sanırım ancak iki yanın da inatla değil, ama kılı kırk yararak ve yine Batı kültürünün eseri olan empati veya consensus gibi sözcükleri olabildiğince sık hatırlayarak tartışması yöntemiyle bir sonuca varılacak. Biz de kendi kültürümüzden bir sözcük ekleyelim: İnşallah!