Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, sabah 06.30'da, "Birinci Ordu karargâhına" hareket etti... Sonra, "Bakırcıktepe'ye" çıktı... Ardından, cepheyi en iyi şekilde görebileceği, "Zafertepe'ye" geçti.
Saat 16.00... Başkomutan, "Topçu ateşi" emrini verdi... Yer, gök inledi.
Önceden savaş planları yapılmış, bütün hazırlıklar tamamlanmıştı.
Yunan ordusunun, "Beş tümeni birden" kuşatıldı.
Saat 18.30...
Mustafa Kemal Paşa... "Beşinci tümene" emir verdi:
- Süngü hücumu başlasın... Küçük Adatepe mutlaka alınsın.
Yarım saat sonra küçük Adatepe alınmıştı...
Hava kararıyordu... Muharebe sürüyordu... Düşmanın etrafındaki çember giderek daralıyordu... Yunan birlikleri, başlarında General Trikopis ile General Digenis, çemberin açık kalan yerinden... Kızıltaş Deresi bölgesinde... Arkalarına bakmadan kaçıyordu.
Zafer... Kesin zafer... Büyük zafer.
Zaferin yıldönümünde...
Afyonlu gazeteci dostumuz Mehmet Emin Güzbey, editörümüz Yaşar Önel, mihmandarımız Recep Cenik ve diğer dostlarla birlikte.
Dumlupınar'dayız... "İlk Hedef" anıtındayız.
***
Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!
Mustafa Kemal Paşa... Dumlupınar'daki muharebe meydanını dolaşırken... Şehit Mehmetçikleri görünce... Duygulanıyor... Gözleri yaşarıyor.
Şehitlerimizin ruhları için Fatihalar okuduktan sonra... Kâğıdı, kalemi aldı... Ve... Tarihe mühür gibi vurulan, "Emrini... Bildiriyi", bütün orduya duyurulmak üzere, Batı Cephesi Komutanlığı'na verdi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!
Afyonkarahisar-Dumlupınar büyük meydan muharebesinde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve necip milletimizin fedakârlıklarına layık olduğunuzu ispat ettiniz.
Sahibimiz olan büyük Türk milleti, geleceğinden emin olmaya haklıdır.
Muharebe meydanlarındaki maharet ve fedakârlıklarınızı yakından görüp takdir ediyorum.
Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine aracılık etmek vazifemi, arkasını bırakmayarak, devamlı olarak yapacağım.
Başkumandanlığa teklifte bulunmasını, Cephe Kumandanlığına emrettim...
Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini nazar-ı dikkate alarak ilerlemelerini ve herkesin akıl kuvvetini ve yurtseverlik kaynaklarını kullanarak birbirleriyle yarışırcasına göstermeye devam edilmesini talep ederim.
Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!
Sonrası... Top tüfek sesleri... Allah Allah naraları! Kılıç, süngü şakırtıları... Ve 9 Eylül... Mehmetçik, güzel İzmir'de.
***
Şehadet şerbeti içenler
Şehitler... Dumlupınar'da... Muharebe meydanında... "Kurtuluş Savaşı'nda toprağa düşen, 137 bin şehit anısına yapılan şehitlikte" yatıyorlar.
Gümüşhane-Torul'dan İsmailoğlu Ahmet.
Tunceli-Hozat'tan... Karabaşoğlu Şaban.
Şırnak-Cizre'den... Ömeroğlu Arif.
Selanik'ten... Osmanoğlu Kemal.
Halep'ten... Ulvioğlu Üsteğmen Reşit.
Kerkük'ten... Behçetoğlu Üsteğmen Abdüllatif.
Trablusgarp'tan... Sabrioğlu Üsteğmen Fahri.
Muş-Varto'dan... Şabanoğlu Şaban.
Değişik illerden gelen ziyaretçiler...
Kadınlar, erkekler... Yaşlı gözlerle, şehitlere Fatihalar yolluyorlar.
***
31 Ağustos
Başkomutan... Dumlupınar'da geceyi "İremi Nine'nin" evinde geçirdi.
Sabah... Muharebe meydanını gezdi. Çalköy-Allıören-Yeniköy-Adatepe arasındaki bölgede, Yunan ordusunun, "Seyyar hastaneleri, topları, motorlu araçları, eşyaları, silahları" vardı... Düşman, nesi var nesi yok, bırakıp kaçmıştı.
Mustafa Kemal Paşa... Düşmanın, "Belinin kırıldığını" anladı ve... "Gecikmeksizin... Şiddetli takibe" karar verdi.
***
Mehmetçik Anıtı
Dumlupınar'da... Muharebe meydanında... Bir Anıt yükseliyor.
ehitliğin yukarısında. Kahraman Mehmetçik... En tepede... Elinde tüfeği... Süngüsünü takmış...
Düşmana saldırmaya hazır.
Kadınlar... Erkekler... Çocuklar bile... 186 basamağı tırmanıp, "Mehmetçik Anıtı'na" çıkıyorlar.
***
Üç Mustafa
Başkomutan Meydan Muharebesi'nin yapıldığı alanda...
"Üç Komutan Anıtı." Dumlupınarlılar...
"Üç Mustafa Anıtı" diyorlar.
Mustafa Kemal Paşa (Atatürk- Başkomutan.)
Mustafa İsmet Paşa (İsmet İnönü-Batı Cephesi Komutanı.)
Mustafa Fevzi Paşa (Fevzi Çakmak- Genelkurmay Başkanı.)
Mini mini yavrular... Öğrenciler... Anıta çıkıyorlar... Üç Mustafa'nın bacaklarına sarılıyorlar.
***
Şehitlik şiirleri
Günlerdir... Savaş alanlarındayız...
Nereye baksanız bir şehitlik.
Bir gül bahçesine girercesine toprağın altına giren şehitler... Gül bahçesini andıran şehitliklerde... Derin uykudalar.
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif'in dediği gibi:
"Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda!"
Şehitliklerde... Taşlara kazınmış şiirler okuyoruz.
Biri..."Dur yolcu! Bilmeden basıp geçtiğin bu toprak..." diye başlıyor.
Diğeri... "Bu vatan, toprağın kara bağrında..." diye.
Şehitlikler... Çiçeklerle, şiirlerle, kahramanlık sloganlarıyla bezenmiş... Ve tertemiz.
***
"İbretlik" telgraf
Büyük zaferle birlikte, "Meclis'e... Başkomutana" telgraf yağıyor.
Telgraflardan biri... "İstanbul'daki Rum tüccarlardan."
TBMM arşivlerinde bulunan... Ayrıca Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi'nde yayınlanan telgraftan alıntı:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti'ne... 1922.
İstanbul'da ticaretle uğraşan bir takım Rum büyük tüccarları, taarruzun başladığından beri gayet dükün bir halde bulunmaktadırlar.
Türkler'e kalın kafalı derdik, hâlbuki kalın kafalı bizimkilerdir.
İşte Türkler kendilerini gösterdiler, bizler mahvolduk.
Esasen bizim millet eşektir... Herkesi uçuruma sürüklediler.
Yine de Türkler merhametlidir.
Telgrafın devamı... "Özür... Ve Türkler ile birlikte yaşama arzusu..."
***
Nokta
Onlar... Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın askerleri... Ömer Bedrettin Uşaklı'nın söylediği gibi... "Vatanı kurtarmaya" koşanlar...
"Koştuk aslanlar gibi kükreyip dağdan dağa,
Canavarlar dişinden vatanı kurtarmaya."
Büyük Atatürk'ü... Kurtuluş Savaşı kahramanlarını... Şehitlerimizi... "Minnetle... Rahmetle" anarken... Noktayı, Nazım Hikmet'le koyuyoruz:
"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan,
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan,
Bu memleket bizim."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz