İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, helikopterden indi ve... İlk gördüğü polis aracını çevirdi... İstikamet, "yangın yerleri."
Araç... Dışarıdaki hava sıcaklığının "45 derece" olduğunu gösteriyor.
Milas-Ören'e yaklaşınca... Aşağı Mazı'ya, Çökertme'ye, Bozalan'a, Gökbel'e varınca... Sıcaklık "47 dereceye" çıkıyor.
Duruyoruz... Ormanda alevler giderek yükseliyor.
Görevliler... AFAD... Yangın söndürme ekipleri... Polis... Jandarma... "Yarış halinde... Hizmet yarışı... Yangını söndürme yarışı."
Hava rüzgârlı mı rüzgârlı.
Toz duman... Üstümüze başımıza... Yüzümüze gözümüze is yağıyor.
Süleyman Soylu, bir yandan "bilgi" alıyor, diğer yandan "talimat" yağdırıyor.
Aracımıza biniyoruz... Bu kez istikamet, "Bir başka yangın yeri."
***
İnsan manzaraları
Günlerdir... 35 ilde... 100'den fazla yerde... Ormanlar yanıyor.
Yurdumuzun ciğerleri kanıyor.
Ama hâlâ birileri, "İşin gırgırında... Geyik muhabbetinde... Sosyal medya zevzekliğinde."
Kimi... Yükselen dumanları "fon yapmış", fotoğraf çektiriyor.
Kimi de... Arkada "alevler", özçekim yapıyor... Sosyal medyada paylaşıyorlar. Dün birkaç yerde maalesef bunları gördük.
***
Benim valim, kaymakamım, belediye başkanım, muhtarım
Birisi bize sesleniyor... Acaba kim ola?
Bakıyoruz... Muğla Valisi Orhan Tavlı.
Sonra... Ormanlık alandan aşağı iniyoruz...
Yol trafiğe kapalı.
Ortalık kalabalık... Polis... Jandarma...
Yardım ekipleri.
Birisi... "Yardıma ihtiyacınız var mı?" diye soruyor.
O da kim?.. Milas Kaymakamı Mustafa Ünver Böke.
Teşekkürler... O bölgeden uzaklaşıyoruz... İleride yine yangın var... Alevler... Dumanlar... Yangını söndürmeye çalışanlar.
"İyi misiniz?.. Bir şey ister misiniz?" diyen birisi... Bodrum Kaymakamı Bekir Yılmaz.
Devlet... Bakanıyla... Valisiyle... Kaymakamlarıyla... Belediye başkanlarıyla... Muhtarlarıyla... 7/24 görev başında... Ayakta... Sağ olsunlar, var olsunlar.
***
Orhan Veli
Şairin söyledikleri... Aradan yıllar geçse de... Hâlâ güncel.
Orhan Veli... Rahmet istedi:
"Neler yapmadık şu vatan için,
Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik."
Günlerdir... Ormanlarımızdan alevler yükselirken;
Kimileri... Yangınla mücadele ederken... Ya da yangın söndürenlere içecek su taşırken... Şehit oluyor.
Kimi de... Kıldan tereyağı çıkarmaya... Felaket üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor.
***
Panik
Yazlık siteler... Denize yakın... Veya biraz içeride... Ormanlık alanda.
Alevler... Durmak bilmiyor... "Yüzümüze yüzümüze" geliyor.
Hava kirliliğinden... Genzimiz tıkanıyor... Öksürmeye başlıyoruz.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Nem oranının giderek azaldığını" söylüyor... Kötü haber... Çünkü nem düştükçe yangın şiddetleniyor.
Sitelerdeki insanlar... Panik halindeler.
Ormandaki canlılar... Kimi alevlerin içinde kalıyor... Kimi can havliyle, kaçıp kurtuluyor.
Bu sırada... Bir TV ekibi yanımıza yaklaşıyor:
- Gözlemlerinizi canlı yayında anlatır mısınız?
"Yapmayın Allah aşkına" diyoruz... Öksürük, bulantı... Perişanlık...
- Konuşacak halimiz mi var?
***
Sahiller 'onlara' kaldı
Kum... Güneş... Şezlonglar... Sahil tertemiz
Ama kimsecikler yok.
Sadece... İnekleri görüyoruz... Koyunları... Atları, eşekleri.
Sahi... Bu hayvanların "altın sahillerde" işleri ne?
Denizin az ilerisi orman... Yanıyor... Köyler boşaltılıyor... Köylü canını, hayvanını kurtarma derdinde.
Hayvancıklar için en güvenli sığınak... Plaj... Deniz.
***
Şaka gibi
Ormanda... Bir ara... "Yağmur" yağıyor... Başımıza su damlacıkları düşüyor... Ve omuzlarımıza... Islanıyoruz.
"Oh!... Çok şükür" dememize fırsat kalmadan... "Gerçekle" burun buruna geliyoruz.
Alevlere sıkılan sular...
Rüzgârın etkisiyle... Üzerimize geliyor.
Saçlarımızdaki toz toprak... Duman... İs... Suyu yiyince... Yüzümüze gözümüze kara boyalı sular akmaya başlıyor.
Güler misin, ağlar mısın?
Yüzümüzü silecek oluyoruz... Durum daha da kötüleşiyor... "Savaşta yüzünü boyayan komandoya" dönüyor.
***
Ateş düştüğü yeri yakıyor
Orman köylüsü... Garibanlar... Ne evleri kaldı, ne barkları. Ama... Allah, devlete, millete zeval vermesin... Devletin sıcak eli... Vefakâr ve fedakâr insanımızın şefkati... Kimse aç ve açıkta değil.
Yine de... Gözyaşları... Yanıp yıkılan ocağın arkasından yükselen ağıtlar.
Gerçekten... Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bir de... Ormanda... Sık sık yükselen "Çat... Pat" sesleri var... Yanınca sıçrayan kozalaklar... Havai fişek gibi yükseliyorlar.
İlerilere düşüyorlar. Ve onlar da "Düştükleri yeri yakıyorlar."
***
Günün sorusu
Köylüm... Üstünde yok, başında yok... Traktörün arkasına "Su tankerini" takmış... Yangınla savaşan ekibe su taşıyor.
Köylüm... Annem, bacım, teyzem... Ayran yapmış... Polise, jandarmaya, itfaiyeciye... Yangın yerindeki sağlıkçıya... Bize... Birer tas ayran getiriyor.
Aşağısı deniz... Denizde birkaç tekne... İçindekiler keyifte
Sahi... Fukara köylümün oyuyla... "Terlediniz, duman yuttunuz... Ayran iyi gelir" diyen bacımın oyuyla... Teknede, "Ayılana gazoz, bayılana limon... Vur patlasın çal oynasın" havasındakilerin oyları bir olur mu?
Olmaz... Olamaz... Kesinlikle.
Gariban köylümün... Fukara bacımın oyu "İki oy" olmalı... Anaların sütleri gibi tertemiz, bembeyaz oy.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz