Çinlilerin bir sözü var:
"Kızarmış Pekin ördeğinin ağzına gelmesini bekleyen, çok bekler."
Çin'in "meşhur yemeği" Pekin ördeğini yemek isteyen "çalışacak... Hak edecek."
***
"Şampiyon" dedi ki:
- Madalya istiyorsan çalışacaksın... Ter dökeceksin... Hak edeceksin... Bizim çocuklar, Allah için, Pekin'e çok iyi hazırlandılar... Hepsi birer ateş parçası.
Şampiyon "Ahmet Ayık."
***
1964... Tokyo Olimpiyatları.
Güreşte, 97 kiloda "hiç yenilmeden" gümüş madalya.
1968... Meksika Olimpiyatları. Yine 97 kilo. Ve bu defa "altın madalya."
"Şampiyon" dedik:
- O zaman size ne verdiler?
- Ne gibi?
- Para... Altın... Ev gibi. Güldü.
- "Kol saati" dedi.
***
Ahmet Ayık:
- Özal döneminde "ödül yönetmeliği" çıktı.
- Şampiyona 2 bin altın veriliyor... Rekor kırana 3 bin altın.
- Ev... Otomobil... Maaş bağlanıyor.
- Çok da iyi oluyor.
- Bizim zamanımızda bunlar yoktu... Vatan millet Sakarya denilince coşuyorduk... Aslan denilince Erciyes dağını yerinden oynatmaya çalışıyorduk.
***
Şampiyon "kol saati sözünü argo anlamında kullanmadım" diye devam etti.
1968'de Meksika'da "olimpiyat şampiyonu" olunca, Başbakan Demirel ona "Zenith marka saat hediye etmiş."
Ahmet Ayık "hiç koluna takmamış." "Kasada" saklıyor. Yıllar sonra "jübilesi yapılırken" Cumhurbaşkanı Demirel bir saat daha hediye etmiş.
Şampiyon onu da "eşine vermiş." Eşi de "hiç takmamış... Kasada saklıyormuş."
Bunları anlatırken şampiyonun "gözleri sulandı."
"Varsın olsun, varsın şimdiki şampiyonlar binlerce altın alsın... Haklarıdır" dedi.
Ve iç geçirdi:
- Allah'a şükür benim halim vaktim yerinde... Ama bazı eski şampiyonlarımız var ki, kıt kanaat geçiniyorlar... Zor şartlarda yaşıyorlar.
"İsimleri" mi?
Ahmet Ayık'la "isimlerini" de konuştuk ama yazmayacağız.
"Yarayı" kanatmayacağız.
Dileriz "onlara da bir sahip çıkan olur."