Tayyip bey "Ecevit'in ardından" öyle sözler etti ki, "sanki aralarında bazı benzerlikler olduğu" izlenimini verdi.
Gerçekten var mı?
Ecevit "Hint felsefesine" meraklıydı.
1971'de CHP Genel Sekreterliği'nden ayrılınca "Hint felsefesinin önemli kitaplarından Bhagavad Gita adlı eseri" tercümeye başladı.
Ve ondan da "çok etkilendi."
(Genel Başkan seçilince tercüme yarıda kaldı.)
Ecevit "Mehmet Çetingüleç'in yazdığı Rahşan adlı kitapta" bu konuyu ayrıntısıyla anlatır.
***
Bhagavad Gita adlı kitabın kahramanı "komutan olarak bir savaşı yapmak zorunda."
Ama olaylar öyle getirir ki...
Karşısındaki komutanların bazıları "en sevdiği, saydığı isimler."
İçlerinde "kendisini yetiştirenler" bile var.
Bu durumda onlarla savaşmayı içine sindiremez.
Silahı bırakıp, savaş alanını terk etmek ister.
Fakat "akıl hocalığı yapan tanrısı" ona der ki:
- Görev ve sorumluluğun neyi gerektiriyorsa onu yap, savaş alanını terk etme."
Bülent Ecevit'in anlatımıyla:
- .....Ben de hiç istemediğim halde çok sevdiğim ve saydığım İnönü ile mücadele etmek zorunda kaldım... Kendimi buna ikna etmek ihtiyacını duydukça Bhagavad Gita'yı yeniden karıştırıyordum.
***
Tayyip bey de "Erbakan'a rağmen" İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na soyunmadı mı?
Ve AKP'yi kurarken de "sevdiği saydığı" insanlara, hatta "kendisini yetiştirenlere" karşı bir mücadeleye girmedi mi?
Tayyip bey "Ecevit'i överken" biz de "Hint felsefesini... Bhagavad Gita'yı... Ecevit'in söylediklerini" düşündük.