Diyarbakır'da bir "büroda" 4 kişiydik.
SABAH-Diyarbakır bürosundan Mürsel Acay ve biz.
İki de "isimlerinin kesinlikle yazılmasını istemeyen" Kürt aydını.
Dediler ki:
*PKK olayının gerisinde uyuşturucu ticareti de var, uluslararası çıkar ilişkileri de.
*Terörden beslenenlerin sayısı az değil.
*Huzur gelirse korucular ne iş yapacak?
*Silahlar konuştukça, itirafçının değeri artıyor.
***
-İsimlerinizi neden gizliyorsunuz?
-İsmimizi yazar, resmimizi basarsanız bizi yaşatmazlar.
***
"Kürt aydınlar" konuşmaya devam ettiler:
*Kürtler'in de "Kızıl elması" vardı, "Turan'ı" vardı.
*Turan "Bağımsız ve Birleşik Kürdistan" dı.
*1985'ten itibaren gençler bu idealle dağa çıktılar.
*1980 ihtilalinde binlerce insan mağdur edilmiş, işkence görmüştü... İhtilalde acı çekenler, soluğu dağda aldılar.
***
Bugüne gelince...
Kürtler'in artık "bağımsız ve birleşik Kürdistan" diye bir idealleri yok.
Kürtler'in geldikleri nokta:
*Türkiye'nin üniter yapısına saygılıyız.
*Silahlar sussun.
***
2 Kürt aydın "gelinen noktayı" doğru buluyorlar.
"Öteki Kürt aydınların çoğunun da kendileri gibi düşündüklerini" söylüyorlar.
Sonra da...
"Dağa" bakarak...
Haritada "İmralı'yı göstererek" soruyorlar:
-Öyleyse gençleri ne diye dağa çıkardın?.. Ne diye binlerce insan öldü?
Sormaya devam ediyorlar:
-Bu işlerin gerisinde hangi dış güçler, hangi bilinmeyen çevreler, hangi karanlık ilişkiler var?.. Kan kime, hangi çıkarları sağladı?
***
Tabi i yine "aynı" rica:
-Size güveniyoruz... Adımızı yazmayacaksınız... Yoksa bizi yaşatmazlar.