Diyarbakır'da "bazı görüşmeleri" gazeteci Mürsel Acay'la birlikte yaptık.
Bazı görüşmelere ise "yalnız" gittik.
Birkaç yerde, birkaç kişi, birbirinden habersiz "aynı konuyu" açtı.
Konu:
"Bomba."
"Anlatılanlara" gelince...
***
Sayın Donat.
Halk bıktı, yoruldu, artık anarşi terör istemiyor.
Gösterilere itibar etmiyor.
2006'ya girildiğinde huzurun geldiğini görür gibi olduk.
Ama huzuru istemeyenler yine yaptılar yapacaklarını.
Askeri pusuya düşürdüler.
Sonra 28 Mart'ta Muş kırsalında 14 PKK'lı ölü ele geçirildi.
4'ünün cenazesi Diyarbakır'a getirildi.
Mezarlık çıkışı, 10 Nisan Karakolu'nun önünden geçirilirken, karakol taşlandı.
Bunu yapanlar 100 kişi.
Hepsi de 18 yaşın altında.
Halk bunlara destek vermedi.
Sonra esnafa kepenkleri kapatın dediler.
Esnaf dinlemedi.
Bu defa camlar kırıldı, yağma oldu.
Ve huzur bozuldu.
***
Mart sonunda Diyarbakır'da saat durmuş.
Yatırımcı korkmuş.
Turist çekinmiş.
Ekonomik hayat gerilemiş.
Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos Diyarbakır için "kayıp aylar."
Diyarbakır gerilimi "bütün bölgeyi" etkilemiş.
Ve herkes "Eylül'de yeni bir süreç başlayacak" diye beklerken.
***
Sayın Donat.
12 Eylül'de, Yunus Emre İlköğretim Okulu'na 20 metre mesafede, Koşuyolu parkının yanında, duvar dibinde bir bomba patladı.
8'i çocuk, 10 kişi öldü.
17 kişi yaralandı.
Ve o gün, bugün bu olayın faili bulunamadı.
***
"Bunları" anlatanların tamamı "aynı talebi" vurguluyorlar:
-Bombayı atan bulunsun, açıklansın.
Ve devam ediyorlar:
-Bu olay karanlıkta kaldıkça, Güneydoğu'da günün ağarması gecikecektir.
***
Kürt aydınlarla birlikteyken sorduk:
-Sizce bombayı kim attı?
Her kafadan farklı ses çıktı:
*Mossad'ın işi.
*CIA attırdı.
*CIA-Mossad işbirliği... CIA planladı, Mossad'ı taşeron olarak kullandı.
*Derin devletin işi.
*TİT'in (Türk İntikam Tugayı) marifeti.
***
Güneydoğu'da en çok satan gazete "dedikodu gazetesi."
Güya "Türk İntikam Tugayı" diye bir örgütlenme varmış.
Sloganı "en iyi Kürt, ölü Kürt" müş.
Hedefi ise:
-Şehit düşen her Türk'e karşılık 10 Kürt öldürülecek.
***
"Adının yazılmasını istemeyen Kürt aydınlara" sorduk:
-Bu deli saçmalarına inanıyor musunuz?
-Yavuz bey çarşıyı bir dolaşın... Aynı sözleri kasaptan da, avukattan da, doktordan da, marangozdan da duyacaksınız.
Dışarı çıkıp bir taksi çevirdik.
Şoförle sohbete başladık.
Gerçekten de "aynı şeyleri" dinledik.
Kelimesi, kelimesine.