Biz Ulucami'nin önündeki parkta oturmuş, Diyarbakırlılar'ı dinliyoruz.
Birkaç metre ileride, 3 kişi de bizi dinliyor.
Kalkıp, yanlarına yaklaşıyoruz.
Ortalarında saçı, bıyığı ağarmış biri var.
Bize "hoş geldiniz" dedikten sonra:
-35 yıllık esnafım... Su parasını ödeyemiyorum.
-Adınız ne?
-Abid Kılıç.
-Abid bey esnafın durumu nasıl?
-Türkiye' de kara para var... Helale çalışanın işi zor.
***
Abid Kılıç şakacı biri:
-İnsanlar ne düşünüyor, biliyor musunuz?
-Ne düşünüyor?
-Düşünüyor ki... Bir suç işlesem de hapse düşsem... Kışı sıcak hapishanede geçirsem... Bedavadan karnım doysa.
***
Elini sıkıp, uzaklaşıyoruz.
Arkamızdan bağırıyor:
*8 nüfusa tek başıma bakıyorum.
*Ankara'dakilere söyleyin, gelsinler, aramıza girsinler.
*Korsanlarla beraber 2.500 kahve var... Resmi kahve sayısı 1.800... Ben Kahveciler Derneği' nin eski başkanıyım... Millet kahvede oturuyor.
*Adam yerine koyup bizi dinledin ya, Allah ne muradın varsa versin.