SAYIN Demirel.
Dün dündü, bugün bugündür.
Bugün ile dünü kıyaslar mısınız?
Bugünün penceresinden dünü yorumlar mısınız? Demirel "Bir" diye söze başladı:
BUGÜN HINÇ YOK
Bugünün Türkiye'sinde siyasi nedenlerle kitleler arasında hınç, düşmanlık yok.
12 Eylül'den önce vardı.
İhtilalin üzerinden 11 yıl geçtikten sonra hükümeti kurma görevi bana verildi.
DYP-SHP koalisyon hükümetini kurdum.
Bu hükümetin, kitleler arasındaki husumeti ortadan kaldırmada büyük rolü oldu.
Senelerce karşı karşıya duran siyasi kadrolar, yan yana geldi.
İKİ
- Sayın Demirel... İki?
- İki de çok önemli... 12 Eylül'ün 25. yılında bunları söylemeyi ülkeme karşı görev sayıyorum.
DEVLETE EL KOYMADAN
Bugün devlet kurumları ile halk arasında da düşmanlık yok. Kırgınlık, tedirginlik yok.
12 Eylül'de asker el koydu, kan durdu, partiler kapatıldı. Ama askere "bunu devlete el koymadan yapsaydın ya" diyenler de oldu.
Ve görüldü ki... Devlete el konarak yapılan kurtarma, geçici bir rahatlık sağlıyor.
Ama çok tortu bırakıyor.
Ve rejimin işlemesine zarar veriyor.
Siyasi, idari kadroları tahrip ediyor. Yönetimi ehliyetli insanlardan mahrum bırakıyor.
ÜÇ
- Sayın Demirel... Üç?
- Sabah, sahilde yürüyorduk... Bir hanım yanıma yaklaştı.
- Ne dedi?
- İstanbul iyi değil dedi... Kolumuzdaki çantayı kapıp, kaçıyorlar dedi.
- Sayın Demirel... Üç?
- Anlatıyorum ya.
İSTİKRAR
Bugün halk ile devlet arasında bir yozlaşma yok.
Tabii halkın şikayetleri var.
Devletin iyi işlemeyişinden şikayetçi.
Büyük şehirlerdeki asayişsizlikten dertli.
PKK olayından endişeli.
İşsizlikten rahatsız.
Yargının ağır işlemesinden yakınmakta.
Ama bugün Türkiye'de bir istikrar var. Her gün "bu hükümet bugün mü gidecek, yarın mı" diye bir endişe yok.
"Meclis bugün mü seçim kararı alır, yarın mı" diye bir soru zihinlerde dolaşmıyor.
Sorunlar var ve halk da bunların çözümünü bekliyor.
DÖRT
- Sayın Demirel... Dört?
- Evet dört... Bu söylediklerimin altını kalın kalemle çiz.
DEVRİM DEĞİL EVRİM
Bugün halkın söylediği şu:
Sorunlarım var.
Fakat, şartlarım da var.
Şartım şu, sorunlar devlete müdahale ile çözülmesin. Darbe ile çözüm aranmasın.
Sorun devrimle değil, evrimle sonuca ulaşsın.
Yani tekamül ile.
Barışçı yolla.
Seçimle... Demokrasiyle.
Seçilmiş kadrolar, seçilmiş kadroların içinden çıkan hükümetler bir seçimden, diğer seçime kadar görev yapsınlar.