Perşembe, saat 22.00... İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu "üçüncü vardiya" çalışmasındaydı... Alaattin Çakıcı, Sedat Peker, mafya konularını konuşuyorduk.
Bir ara dedik ki: - Eski polis müdürlerinden birisi bir söz etti, "bazı mafyaların üzerine gidiliyor, bazılarının gidilmiyor" gibisinden... Ne dersiniz?
Abdülkadir Aksu sanki "iğne batırılmış gibi" sıçradı:
- O nasıl söz öyle?
- İşte öyle bir söz... Karadeniz kökenli mafyaları eziyor, Kürt kökenlilere bir şey yapmıyormuşsunuz.
Abdülkadir Aksu: - Çok çirkin, çok ayıp bir söz... Bunu söyleyen çıldırmış olmalı... Akıllı insanın lafı değil... Organize suçlarla mücadele için canını dişine takan tüm kamu görevlilerine karşı yapılabilecek en büyük haksızlık.
***
İçişleri Bakanı'na "mafyayla mücadelenin neresindeyiz... Bu iş nerelere uzanıyor" diye sorduk.
Abdülkadir bey uzun uzun anlattı. Bazı sözlerini not ettik:
* Ne yapılıyorsa hukuk devleti kuralları içinde yapılıyor... Her şey savcı gözetiminde oluyor.
* Yargı, polis ve jandarma birbirinden ayrılmaz bir bütünün, önemli unsurları... Organize suçlarla mücadelede herkesin sorumluluğu var... Kimse, kimseyi suçlamasın.
* Bozulma uzun yılların birikimi... Yeni bir şey değil... Onun için bunlarla mücadele zaman istiyor.
***
Sohbeti bitirdik. Birbirimize "iyi geceler" dedik. Saat 23.00'te telefonumuz çaldı. Arayan İçişleri Bakanı'ydı: - O söz kafama takıldı... Çok yakışıksız bir söz... Şiddetle kınıyorum.
Sonra başladı "bazı isimleri, bazı operasyonları" sıralamaya.
Biri "yüz kişilik bir çete." Diğeri "40 kişilik." Üçüncüsü, dördüncüsü, beşincisi... Kimi İstanbul'un otoparklarını haraca bağlamış.
Kiminin işi ihaleye fesat karıştırmakmış. Kimi başkasının malına zorla el koyuyormuş. Kimi çek, senet tahsilatı yapıyormuş. Bakan bu çetelerin başındakilerin "doğum yerlerini de" sıraladı.
Siirtli de var, Vanlı da, Mardinli de.
***
Abdülkadir bey: - Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes, doğum yerine bakılmaksızın, her makama gelebilir... Milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olur... Genelkurmay Başkanlığı yapar.
"Doğru" diye araya girdik.
Bakan devam etti: - Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin polisi de, yargısı da suç işleyen kim olursa olsun, üstüne gider... Kimsenin ayrıcalığı yoktur... Kimse, kimseyi kollayamaz.
***
"Vakit geç olduğu için" Aksu'nun "isim, isim anlattığı çeteleri" tam not edemedik. Dün sabah Bakan beyi arayıp "şunları bir daha söyler misiniz" diye sormayı da uygun bulmadık. Ama dün saat 10.00'a doğru telefonumuz çaldı. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu arıyordu:
- Dün gece uykum kaçtı.
- Hayırdır sayın Bakan.
- O konu kafama takıldı... Düşünülmesi bile çirkin... Konuşulacak bir şey değil... Ülkenin şu veya bu köşesinde doğmak, şu veya bu etnik kökene mensubiyet kimsenin yükselmesine engel olmadığı gibi, suç işlemesi halinde de kimseye ayrıcalık sağlamaz... Çok ayıp bir şey, çok ayıp.
***
Abdülkadir Aksu "şimdi bir talimat verdim" dedi.
- Ne talimatı?
- Son iki yıl boyunca, organize suçlarla ilgili olarak, yurdun hangi yerinde, hangi operasyonu yapmışız?.. Balıkesir'den Konya'ya, İstanbul'dan Van'a, İzmir'den Diyarbakır'a kadar... Tek, tek çıkartıyorum... Dökümünü size göstereceğim.
***
Önceki gece yaptığımız konuşmada Aksu'ya "polisin içi nasıl" diye sormuştuk.
O da "polis, kendi içinde gereken ayıklamayı yapıyor... Polisimize sahip çıkalım, yıpratmayalım" demişti. Dün sabah "bu konu da kafama takıldı" dedi:
- Son bir yıl içinde, polisteki ayıklamanın listesini çıkartıyorum.
Şimdi bakan beyden gelecek "listeleri" bekliyoruz.