Olayı TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger'den dinledik... 1975 yılında, Başbakan Süleyman Demirel "NATO Hükümet Başkanları toplantısı" için, İngiltere'ye gitmiş.
Ve orada "bir şey" dikkatini çekmiş. Dikkatini çeken "demokrasi propagandası" ile ilgili bir kampanya.
Ve İngiliz Başbakanı Heath'e sormuş: - Siz ki demokrasinin beşiğisiniz... Neden hala okullarda, toplantılarda, TV'de demokrasi propagandası yapıyorsunuz?
Başbakan Heath, Demirel'e şu yanıtı vermiş: - Demokrasi hava almak gibi bir şey... Ve kendi içinde sürekli gelişme halinde... Sürekli anlatmak lazım... Ayrıca yeni nesiller geliyor... Onlara da devamlı demokrasi propagandası yapmak şart.
***
Geçen hafta Brüksel'de katıldığımız "Avrupa Birliği ve İslam-Türkiye Modeli" konulu toplantıda, "yabancılardan gelen sorular" bizi şaşırtmıştı.
Avrupalı siyasetçiler, politikacılar, bilim adamları "Türkiye'yi yeterince tanımıyorlardı."
Hala "Türkiye'de kadının yerini" soranlar vardı.
Türkiye'de "kadın ile erkeğin, mirastan eşit pay aldığına" inanmayanlar da.
"Böyle sorular" artınca... Çevremizdekilere dedik ki: - Biz galiba kendimizi anlatmakta özürlü bir ülkeyiz... Tanıtımda, yeterince başarılı değiliz.
***
Bizim bu sözlerimiz üzerine Mehmet Dülger "yukarıdaki olayı" anlattı.
Ve ekledi: - Bu gelmiş, geçmiş bütün iktidarların ve genel olarak da Türkiye'nin sorunu... Kendimizi anlatmakta, tanıtmakta başarılı olamadık... Türkiye, tanıtıma harcanan parayı gereksiz sayıyor... Lüzumsuz masraf diye düşünüyor. Ülkemizin en zayıf olduğu yanı bu.
***
Bilkent Üniversitesi'nden Prof. Dr. İlber Ortaylı, bize de, Mehmet Dülger'e de "hak verdi."
Sonra da "ama" dedi: - İşin bir başka yönü daha var. - Nedir hocam? - Türkiye kendisini anlatmalı... Tanıtıma önem vermeli... Fakat biz ne yazarsak yazalım, Batı'da okumayan bir kesim var... Ne söylersek söyleyelim, dinlemeyen... Ne gösterirsek gösterelim, bakmayan.
- Yani önyargılılar. - Batı'da, bazı kesimlerde bir önyargı kültürü var... Ben "Türkiye" diye söze başlıyorum, karşımdaki "üç karısı olan Türk" diye bakıyor.
***
Önyargıları kırmak çok zor.
Ama "bazı kesimler önyargılı" diye, tanıtımı ihmal edemeyiz.
Dülger'in dediği gibi "tanıtımı, kendimizi anlatmayı, bu uğurda para harcamayı" yıllarca "gereksiz iş" diye düşündük.
Ama bugün "ne kadar önemli olduğunu... İhmalin faturasının büyüklüğünü" görüyoruz.
***
Ve gelelim bir de "demokrasinin propagandasına."
Galiba "ona da ihtiyaç var."
Hem de "ilköğretim okullarından" başlayarak.
***
Çok partili demokratik yaşam 1946'da başladı. Aradan geçen 58 yıl "demokrasi kültürünün" yerleşmesi için yeterli olsaydı, önceki gün Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ün "demokrasi dersi" vermesine gerek kalmazdı.
***
Kenan Evren "anılarında" yazmadı mı? 1980 İhtilali'nden önce "pek çok sivil... Hatta pek çok milletvekili" Genelkurmay'ın kapısını çalmış:
- Paşam, müdahale edin, daha ne bekliyorsunuz?
"Demokrasi eğitimine" sadece öğrencilerin değil, "büyüklerin de" ihtiyacı olduğu açık.
***
Brüksel'de "sağa, sola... Türkler'in bulunduğu bölgelere de" göz attık.
"Önümüzdeki günlerde" yazacağız. Ancak, dün "Brüksel notlarında" bir hata yapmışız. Emekli Orgeneral İlhan Kılıç'tan Tuncer Kılınç diye bahsetmişiz.
Brüksel'de Tuncer Paşa değil, İlhan Paşa vardı.
Bu iki güzide komutandan ve okurlarımızdan özür dileriz.