Sayın Başbakan... Medya ile ilişkilerinizde bir sorun mu var? - Hayır. Kesinlikle. Benim açımdan böyle bir şey yok. Sebep de yok. - Bazen çabuk parlıyorsunuz. - Böyle bir yargı haksızlık olur. - Sinirleniyor, gazeteciyi azarlıyorsunuz. - 13-14 aydır iktidardayız... 9 aydır da Başbakanım... Böyle bir şey söz konusu olmadı... Ama yılbaşı gecesi.
***
Biz yılbaşı gecesine "iş kazası" olarak bakıyoruz. Ve "dün dünde kaldı. O olay geçen yıl oldu" diye de unutmak istiyoruz. "Bugüne" bakıyoruz. Biz "üstüne, üstüne" gitmedik, Başbakan'dan "yılbaşı gecesini" anlatmasını istemedik. Ama o ayrıntılarıyla anlattı:
***
"Geceydi. Huzurevi'ne gittim. Sonra Çocuk Yurdu'na. Gazetecilerin isteğiyle basın toplantısı yaptım. Çıkışta, bir gazeteci "bu yaptığınız popülizm değil mi? Gece yarısı yaşlılar, çocuklar uyandırıldı" dedi... Bu yönde sorular sordu. Kimseyi uyandırmadım dedim. Ayrıca yılbaşı... Herkes eğleniyor. Kimse şikayetçi değil. Ama o hâlâ "popülizm" diye konuşunca. O zaman dayanamadım: Alkollüsün. Edepsizlik etme. Böyle bir olay "keşke hiç yaşanmasaydı." Ankara'nın "sevilen-başarılı" siyaset muhabiri Nuri Safa Erdem'in "yıpranmamasını. Mutlaka kazanılmasını" diliyoruz. Başbakan: - Yasal işlem yaptırabilirdim. Hayır dedim. Gıyabımda bana küfreden, hakaret eden oluyor. Olay hangi bölgede meydana gelmişse, hukuki süreç başlatılıyor. Sonra dava açılması için benim iznim isteniyor... Hepsini reddediyorum... Kimseyi mahkemeye vermiyorum. Tayyip bey "Şeyh Edebali kültüründen geliyorum" diye konuşmasını sürdürdü: - Sabredeceğim, kızma hakkım yok. Nefret ettirmeden sevdireceğim. Zorlaştırmayıp, kolaylaştıracağım. Yine "en başa... Basına" döndük: - Basında hiçbir ayırıma gitmedim... Patron düzeyinde de, yazan-çizenler düzeyinde de... Kimseye farklı muamele yapmadım... Farklı mesafeler sergilemedim.