Dün Londra'da "İngilizler'in çok önem verdiği bir toplantı" başladı... Konusu: "Eğitimde kalitenin yükseltilmesi." Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik de bu toplantıya katıldı. "İngiliz Eğitim Bakanı'nın konuğu" olarak. O İngiltere ki... Eğitiminde bir "kalite sorunu" yok. Ama "gündeminin ilk sırasında" eğitim var. "Eğitim kalitesinin artırılması... Teknolojinin eğitimde kullanılması" var. "İngiliz siyaseti" bununla meşgul. "İngiliz medyası" bunu tartışıyor. "İngiliz üniversiteleri" bunu konuşuyor. Bizim gündemimizde ise böyle bir konu "zurnanın son deliği."
***
Milli Eğitim Bakanı'nı İngiltere'den aradık. Konuştuk. "Artık Nuh Nebi usulüyle eğitim dönemi sona erdi" diye söze başladı: - Çağdaş eğitime geçmeye mecburuz... Bu da söylemle olmaz... Eylem gerekli. Bakan'ın "söyledikleri" doğru. Ama "bir başka doğru daha" var: "Bu konu Türkiye'de sağlıklı şekilde tartışılamıyor." İşin içine önce "ideolojiler" giriyor. Sonra da "karşılıklı hakaretler... Suçlamalar."
***
Doç. Dr. Hüseyin Çelik telefonda önümüze bir "tablo"serdi: Öğrenci sayımız 19 milyon. Eğitim personeli (600 bini öğretmen) bir milyon. Ve 60 bin de okul. Yani eğitimde kemiyet (nicelik) sorunu yok. Keyfiyet (nitelik) sorunu var. Okul binası yapmakta başarılıyız. Bina, arı kovanıdır. Ama bu kovanın içinde kaliteli bal üretiliyor mu? Okul yapımı ile o okulda kaliteli eğitim verilmesi konusu, at başı yürümek zorunda. Sayın Donat bugün bütün Avrupa bunları konuşuyor.
***
Geleceğin Avrupa'sı "hayli yaşlı" olacak. Geleceğin Türkiye'si ise "gepgenç." Yarının Avrupası'nın "genç... İyi yetişmiş, lisan bilen insan gücüne" ihtiyacı var. Bu konu bizim için "yaşamsal önemde." Ama "gündemimizde" yok.
***
Almanya "eğitimde kalite sorunu olmayan" bir başka ülke. Ve Almanya'da öğrenci "dördüncü sınıftan sonra" bir yabancı dil okumaya mecbur. "Dokuzuncu sınıfta" ise... "İkinci yabancı dili" okumaya. Diyeceğimiz o ki... Günümüzde Almanya bile "eğitimde kaliteyi artırmanın" peşinde. "Siyaseti... Üniversitesi... Medyası" bunu konuşuyor. Ya biz?
***
Türkiye "Avrupa Yüksek Öğrenim Alanı" projesine girdi. "Kendi isteği ile" girdi. Ve bunu da eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz yaptı. "Kutlanacak, unutulmayacak" bir iş. Bu projeye göre "yarın" Avrupalı gelecek (akreditasyon kurulu) bizim üniversitelerin kalitesini denetleyecek. (Tabii, biz de Avrupa'yı.) Kalite bakımından "standardı tutturamayan üniversitenin" mezunu ne Türkiye'de iş bulabilecek, ne de Avrupa'da. Yani eğitim kalitesi artık "Türkiye'nin iç meselesi" olmanın çok ötesinde.
***
Dün Londra'da "geleceğin Avrupa'sında eğitimin önemi... Eğitimin kalitesi... Kalitenin yükseltilmesi" konuşuldu. "Avrupa siyaseti" bu toplantıya odaklandı. "Avrupa medyası" bu toplantıyı izledi. Bizim ise böyle bir konuya Fransız kalmamız" ne kadar acı? Yarın çocuklarımıza "bunun hesabını" nasıl vereceğiz?