İstanbul farklı, Ankara farklı. Belediye farklı, Hükümet farklı. Büyükşehir Belediye Başkanlığı farklı, Başbakanlık farklı. Tayyip bey İstanbul'dan ayrılıp, Ankara'ya gelince "nelerle karşılaştı?" Başbakanlık yaparken nerelerde, hangi sorunlarla karşılaştı. Veya "hangi dirençlerle?" Ve "neden?" Başbakan'a "bu konuları" açtık. Onun yanıtına gelince...
***
Sayın Donat. Kurumsal milliyetçilik yapılıyor. Sanki bazı şeyleri ellerinden kaybedecekler gibi. Böyle tavırlar ülkeye de millete de zarar veriyor. Hepimizin ortak paydamız Türkiye. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Diyoruz ki bazı kamu malları, binalar, sosyal tesisler, araziler satılacak. Ama hala direnenler var. Kardeşim, bunları hazineye devret, hazine satacak diye tekrar söylüyoruz. Ama bürokratik oligarşi acımasız rolünü oynamaya devam ediyor.
Siyaset ve asker
Sayın Başbakan... Askerle ilişkileriniz? - Ordumuza bakışımız hiçbir zaman olumsuz olmamıştır... Olamaz da... Türk Silahlı Kuvvetleri bizim ordumuzdur... Ona gelecek en ufak zarara tahammül edemeyiz.
***
- Sayın Başbakan... Siyaset ve asker ilişkilerine bakışınız? - Anayasamızda bütün kurumların tasarruf alanı bellidir... Ve herkes kendi tasarruf alanı içinde çalışmalarını sürdürdüğü sürece, hiçbir konuda sıkıntı çıkması mümkün değildir.
***
Başbakan: - Ülkede gerilim politikalarından nemalanmak isteyenler var... Bunlara fırsat vermeyelim... Bu hassasiyeti bütün kurumların göstermesi lazım... Genel prensip, bir kurum adına konuşma yetkisi, kurumun başındaki kişiye aittir ve onun konuşması da kurumu bağlar.
***
Biz "bu konuda" başka soru sormadık. Ama Recep Tayyip Erdoğan için bu konu "çok hassastı." Ve konuşmaya devam etti: - Türkiye'nin kavgaya, gürültüye tahammülü yok... Hele, hele milli meselelerde, ülkenin milli çıkarlarında, birbirlerinin önüne engel koymaya hiçbir vatan evladının hakkı yok... Birbirimize nasıl yardımcı olabiliriz, onu düşünmek lazım.