Diyap Sakallı, "1980, askeri yönetim" döneminde, Türkiye'ye tatile gelip, tutuklanınca... "Sorguya" çekilir: - Kimsin, necisin? Diyap düşünür: - Türk'üm desem, dövecekler... Arap'ım desem, dövecekler... Alman'- ım desem dövecekler. Ve kendince bir formül bulur, belki dövmezler diye: - Arap kökenli Türk'üm. Ve peş peşe iki sert yumruk yer. Sonra "Türk'üm... Ben Türk'üm" diye bağırır. Sorgucu: - Ulan iki yumrukla Türk mu oluverdin?
***
Ertesi gün, yine sorguya çekilir: - Mustafa Suphi kim?.. Anlat bakalım. - Bilmiyorum... Tanımıyorum... Ama sokakta görürsem belki hatırlarım. - Ulan bilip, tanımıyorsun da, Paris'te ne diye Mustafa Suphi'yi anma toplantısı düzenliyorsun? İki yumruk daha.
***
Üçüncü gün Nazım Hikmet'- sormuşlar. Diyap "en iyisi doğruyu söylemek... Böylece dayaktan kurtulurum" diye düşünmüş: - Nazım büyük bir şairdir... Kurtuluş Savaşı Destanı'nı yazmıştır... Dünya ona hayrandır... Ben Almanya ve Fransa'da Nazım'ı anma konferansları düzenledim. Vay sen mi düzenledin, al sana yine dayak.
***
Diyap Sakallı: - Hey gidi gençlik... Hey gidi eylemcilik... Dayak, mayak yedik ama... Ne güzel günlerdi onlar?.. İnsan, memleketinin dayağını bile özlüyor bazen.
*Diyap Sakallı'nın çıkardığı "Merhaba Berlin" dergisi. Tirajı yüksek ve ücretsiz. Reklam geliri fazla. Her sayısında kapakta mutlaka bir "Türkiye görüntüsü" var. Ekim sayısında kapak "Süreyya Ayhan"dı.
*Devlete ve bankalara borcu olanların evleri, icra yoluyla satılıyor. Satışı Eyalet Hükümeti yapıyor. Satılacak evlerin resimleri bir dergi olarak basılıyor. Ve bu işi de yıllardır Diyap Sakallı'nın matbaası yapıyor. O, Eyalet Hükümeti'nin matbaacısı.