Biri bu ülkede beş yıl Merkez Bankası Başkanlığı ve yıllarca bürokratlık, diğeri ekonominin patronluğunu yaptı.
Şimdi öyle 'sütten çıkmış ak kaşık' gibi konuşuyorlar ya...
Ne diyeyim?
Allah ıslah etsin...
Ali Babacan ve Durmuş Yılmaz'dan bahsediyorum.
Bugün ekonominin döviz bağımlığında suçları yok mu? Bol para yağarken rezerv biriktirdiler mi? Ülkenin dış ticaret dengesini bozmadılar mı? Küresel hava azıcık sislendiğinde arabayı uzun süre parka çekmediler mi?
Herkesin hafızasını tazelemekte yarar var.
Hatırlayın, o dönemleri...
Efsane (!) denilen Ali Babacan önce IMF programını uyguladı, sonra ABD'nin politikaları sonucu canlanan sermaye akımlarını çekmek için yüksek faiz-düşük kur politikasını benimsedi. Ülke sıcak para cenneti oldu. Dış borç arttı, sürdürülemez finansal istikrarsızlık oluştu. Özel sektör döviz borçluluğu sorunu ortaya çıktı. Ülkeye sıcak para yağarken, 1 dolar=1 TL senaryoları konuşulurken, dövize bağımlılığı azaltacak üretim hamlelerini gerçekleştirmedi. Düşük kurla içeride üretmeyi değil dışarıdan ithalatı cazip hale getirdi.
Diyebilirsiniz ki, gelirimiz arttı.
O dönemde bol sıcak paranın yarattığı kredilerle cepler doldu. 2002-2008 yıllarında Türkiye benzeri ülkelerin hepsinde milli gelir aynı hatta daha yüksek oranda arttı.
Para bollaşmışken yeterince döviz biriktirildi mi?
Hayır tabii ki...
Şimdi konuşmalarında rezerv düşüklüğünden dem vuruyor da...
2002-2015 arasındaki brüt rezerv seviyesine bakın...
Türkiye'nin rezervi 2002'de 28.3 milyar dolardı. 2015'te bu rakam 110.5 milyar dolara çıktı. 13 yılda artış sadece 82.1 milyar dolar. Hem de dediğim gibi ülkeye para yağarken... Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde o dönemde ne oldu?
Güney Kore'nin rezervi 121.5 milyardan, 366.8 milyar dolara çıktı. Rusya'nın 48.3 milyardan, 368 milyar dolara yükseldi. Brezilya 37.8 milyar olan rezervini 356.5 milyar dolara çıkardı. Keza Meksika ve Hindistan da... Meksika'da rezerv 50.7 milyardan 177.6 milyar dolara çıktı. Hindistan'da 71.6 milyar dolarlık rezerv, 353.3 milyar dolara yükseldi.
Bu yıllar Durmuş Yılmaz'ın da dönemi...
Şimdilerde 'ekonomide birşeyler olacak' diyerek geceyarısı piyasalarda spekülasyon yapıyor da...
Geçmişte bugün kolkola gezdikleri kendisini yerden yere vuruyordu. 'Türban kriteriyle göreve getirildi' denilip, evinin önündeki ayakkabılarla dalga geçiliyordu. Hakkında 'Durmuş doları durduramadı' manşetleri atılıyordu. Başkanlığa geldiğinde ABD faiz artışı sinyali verdiği için Türkiye'de kıyamet koptu. Kur yükselince panikleyip 2 milyar dolardan fazla döviz sattı, kuru indiremeyince faizleri 4 puan birden artırdı. Bir daha da uzun süre düşürmedi. Yüksek faizdüşük kur dış ticaret dengesini bozdu, cari açık sorunu arttı. İşsizlik yükseldi, fatura reel sektöre çıktı. Uygulanan politika enflasyonu da düşürmedi.
Velhasıl, dış borç-ithalat-sıcak para üzerine kurulu düzen işleri zora soktu.
O nedenle ülkenin bugün döviz kurlarındaki her artışla sarsılmasında ikisinin de epeyce emeği var.
Dolayısıyla, bu ara bence hiç ağızlarını açmasalar daha iyi...