Son günlerde nereye gitsem konu aynı... Herkes bana şunu soruyor: "Koca koca firmalar kredilerini yeniden yapılandırdığına göre büyük bir sorun var." Elbette dövizdeki artış nedeniyle kredi borcu olanların sıkıntısı var ama bana göre mesele yanlış aktarılıyor.
Nerede yanlış yapıldığını anlatayım...
Birincisi, Türk Telekom, Doğuş ve Yıldız Holding gibi büyük firmaların yapılandırma istemesi malum (!) çevreler tarafından 'ekonomi batıyor' havasıyla aleyhte kullanıldı. Bu algı oluşturulurken doğru düzgün de bilgilendirme yapılmadı. Halbuki, bu algıyı yaratanlar şunu gayet iyi biliyor: Kredi yapılandırması bugün keşfedilen bir uygulama değil. Dönem dönem bankalar nakit akışında sorun olan ancak problem geçince durumunu toparlayacak firmaların kredilerini vadelerini uzatarak yüzdürür.
İkincisi, bu üç yapılandırmada lider bankalarda 'yeni yetme' müdürler meseleyi kamuoyunda davulla zurnayla ilan etti.
Üçüncüsü, bu yapılandırmalarda konsorsiyum içindeki bankaların kendi aralarında yaşadığı teminat, vade, faiz açmazları süreçlerin lastik gibi uzamasına neden oldu.
Dördüncüsü, bankalar yeniden yapılandırmayı hesap kitaplarına uygun yapmasına rağmen sektörün zora gireceğine dair algı oluşturuldu. Kimse şunu sormadı? Yüzde 15 faizle verdiği kredinin vadesini uzattığında yüzde 25 para kazanan banka nasıl zarar edecek?
Beşincisi, bunun 2001 krizindeki İstanbul Yaklaşımı mantığıyla lanse edilmesi doğru olmadı.
Velhasıl bugüne geldik. Şimdi bu meseledeki yanlış algıların ortadan kaldırılmasına çalışılıyor.
Ne mi yapılıyor?
Önceki gün Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın'ın açıklamalarından anladığım kadarıyla, yeniden yapılandırmaya ilişkin hukuki bir zemin hazırlanıyor. Bir nevi anayasa...
Böylece, kredi konsorsiyumundaki farklı farklı bankalar arasında 'sen o teminatı aldın' veyahut 'ben bu faizi verdim' gibi ayrım ortadan kalkacak. Bir çerçeve oluşturulacak.
İşin sonucunda da yapılandırma süreci uzamayacak ve vade uzatımı bekleyen firmanın nefes darlığı daha fazla artmayacak.