Boşuna sahtekarlar demiyoruz. Aslında 15 Temmuz'dan sonra yaşadıklarımızı düşününce bu tabir az bile... Düşünsenize sahte kimlikler, sahte imzalar, sahte ihbarlar, sahte raporlar, sahte hesaplar, sahte mehdiler...
Öyle görünüyor ki, bu virus Türkiye'den temizlenene kadar her gün yeni bir düzmeceliklerine daha şahit olacağız.
Geçen gün başarılı kadrosuyla kritik birçok FETÖ operasyonuna imza atan Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün üzerinde çalıştığı bir dosya elime ulaştı.
Bana göre, TMSF'nin el koyduğu FETÖ'nün finansörü Bank Asya'nın işadamlarına nasıl tuzak kurduğuna dair ibretlik bir belge...
Bakın anlatayım...
Bank Asya 2011'de üç işadamının şirketini sahte imzalarla hazırladığı sahte bir senetle borçlandırıyor.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıyor.
İstanbul 7. İcra Müdürlüğü'ne giden dosya az buz bir rakam da değil...
Tam tamına 3 milyon euro. Şirket sahiplerinin böyle bir senetten haberi dahi yok. Bank Asya'ya ne senet vermişler ne de böyle bir alışverişe girmişler. Şubelerinin önünden geçmek dışında bankayla bir ilgileri olmadığını söylüyorlar. Zaten işadamlarını borçlandıran senet de A4 kağıdından bozma...Çek koçanının verildiği faizsiz finans kuruluşunun şubesinde de bu işadamlarının hesabı bulunmuyor.
Anlayacağınız, tam bir 'organize iş.'
En hafif deyimiyle nitelikli dolandırıcılık...
Bu üç işadamı avukatları aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na başvurularını yapmışlar. Bank Asya aleyhine kamu davası açılmasını talep ediyorlar. Elbette bu sadece bir örnek...
Örgüt bu yolla kimbilir kaç işadamının itibarını zedeleyip, Pensilvanya'nın kasasını doldurdu?
Eminim, henüz savcılıklara ve emniyet birimlerine ulaşmayan binlercesi vardır.