2016'nın başına gidelim.
Geçen yıl Orta Vadeli Program (OVP) kurgulanırken hiçbirimiz bir darbe girişiminin olacağını biliyor muyduk? Rusya ile yaşanan uçak krizinin turizmi bıçak gibi keseceğini onun da büyümeyi 1 puan etkileyeceğini düşünüyor muyduk? Jeopolitik riskler ile PKK ve DEAŞ'in terör saldırılarının bu denli artacağını öngörüyor muyduk?
Peki ya düşük küresel büyüme ortamının kalıcı hale gelmeye başladığını, yatırım yapılabilir notumuzdan birini kaybedeceğimizi, OHAL ilanını, iklim şartlarından dolayı tarımda yaşanan düşüşü...
Cevap veriyorum: Hayır...
O halde...
"Türkiye geriye gidiyor" yorumlarını bir kenara bırakalım. Dün Başbakan Binali Yıldırım'ın açıkladığı OVP'de yapılan büyüme revizyonuna şaşırmak yerine realist bir hedefe yaklaşıldığı için sevinelim. Büyümenin yüzde 4.5'tan 3.2'ye çekilmesi iyimser bir hedefin gerçekçi bir seviyeye indirilmesi demektir.
2017'de tekrar 'take off'a geçmek için Türkiye'nin ekonomik ve siyasi hikâyesini içeride ve dışarıda iyi anlatması gerekiyor.
Burada ufak bir not düşeyim: Belli ki, hükümet 2017'de büyümeyi desteklemek için mali gevşetme adımları planlıyor. Bütçe açığının GSYH'ye oranının 2016'ya göre artırılmasının anlamı bu. Umarım, en güçlü silahımız mali disiplini bozmadan bunu yaparız.