Her konuşmasında derdi, tasası, sevdasının Türkiye olduğunu düşündüğüm sorumlu bir devlet adamıdır Devlet Bahçeli... Dün de ülkenin içeriden FETÖ, PKK, DAEŞ'le sıkıştırılmaya çalışıldığı; dışarıdan Suriye konusunda dize getirilmek için operasyon üzerine operasyon çekildiği bir dönemde sahneye çıktı. Derin manalar taşıyan açıklamalarda bulundu.
İsteyen istediği kadar bağırıp çağırsın.
Ülke zor zamanlardan geçerken, dışarıda vatanını şikâyet eden, devlete yuvalanan teröristlerle mücadeleyi sulandırmak için elinden geleni yapan, ülke batsa zil takıp oynamaya hevesli siyasilere değil 'milli muhalefet'e ihtiyacımız olduğunu gösterdi.
Lafı uzatmadan neden bunları anlattığımı belirteyim... Malum, 15 Temmuz'dan sonra terör örgütü FETÖ'yle mücadele derinleşti. Devletin kılcal damarları bu hainlerden arındırılıyor. Kriptolar yavaş yavaş deşifre oluyor.
Peki ya yurtdışına kaçanlar?
Her gün yüzlercesi bir ülkeye sığınma talebinde bulunuyor. Son duyduğum aralarında asker, diplomat ve işadamlarının da olduğu 146 kişinin Brüksel'e sığınma talebinde bulunduğu yönünde...
Keza Almanya'ya başvuranlar... Ya da ABD ve Uzakdoğu'da elini kolunu sallayarak gezenler...
Oralarda halen vatana ihanet ettiklerini biliyoruz.
Örneğin, Nijerya'da hükümet FETÖ'yle mücadele edeceğini açıkladığında arkasından açıklama yapıp adamları sıkıştırıyorlar.
Avrupa raportörlerinin e-postalarına her gün onlarca mail atıp Cumhurbaşkanı'nı, hükümeti, hukuk sistemini şikâyet ediyorlar. "Mağdur edildik" diye kapı kapı dolaşıp Avrupalı siyasileri etkilemeye çalışıyorlar.
Anlayacağınız boş durmuyorlar, durmayacaklar.
Öyleyse...
Vatanını seven kim varsa hepimize bir görev düşüyor.
Hükümetiyle, muhalefetiyle, iş dünyasıyla, bürokratıyla, askeriyle, medyasıyla, vatandaşıyla 'milli durmak'...