Kendine has tarzı ve güçlü sesiyle RnB, soul ve caz üçlüsünün kraliçesi olarak tanınan İngiliz şarkıcı Amy Winehouse, Back To Black, You Know I'm No Good, Rehab gibi şarkılarıyla herkesin gönlüne taht kurmuştu. Blumia, aşırı alkol tüketimi ve uyuşturucu sebebiyle hayatını kaybettiğinde 27 yaşında olan Winehouse kısa yaşamına rağmen iz bırakmayı başardı. Yaşadığı aşkları ve acıları, hayatını kaybettikten sonra bile sevenlerinin aklında taze bir şekilde yaşamaya devam eden Winehouse'un hayatı, en ünlü şarkılarından biri olan Back to Black'in ismini taşıyan film ile beyazperdeye aktarıldı. Sam Taylor-Johnson'un yönettiği film, efsanevi sanatçının şöhret basamaklarını çıkışına ve çığır açan stüdyo albümü Back to Black'in yayınlanışına kadar hayatının birçok dönüm noktasına odaklanıyor.
Filmde Amy'i Marisa Abela canlandırıyor. Amy'nin kendi bakış açısıyla anlatılan hikâyesi Kuzey Londra'da oturan bir Yahudi ailenin babası Mitch (Eddie Marsan) ve annesi Janis'in (Juliet Cowan) ayrılmasıyla başlıyor. Örnek aldığı büyükannesi Cynthia (Lesley Manville) ile yaşayan Amy, kendine has yazdığı şarkılarla kısa sürede ünlü oluyor. İlk albümü Frank'in başarısından sonra bile mütevazı kalıp her zaman takıldığı bilardo klübüne gitmeye devam ediyor. Orada da Blake (Jack O'Connell) ile tanışıyor. İnişli çıkışlı baş döndürücü bir aşk yaşarlar. Onun yüzünden uyuşturucuya alışan Amy, rehabilitasyona gitmesini isteyen babasıyla sık sık karşı karşıya gelir. Onu dinlemez. Hatta rehabilitasyona gitmek yerine New York'a giderek Back to Black albümüne çalışmaya başlar. 'Öğle yemeğine kadar 5 şarkı yapamam şarkılarımı yaşamam gerek.' diyen Amy gerçekten her şeyi çok yüksek yaşar. Bedeli ise çok ağır olur.
Amy'nin bilinen tüm hayat hikayesinin yanı sıra şarkıcının çocuk sahibi olma arzusuna vurgu yapılan filmin, Winehouse hayranlarını pek memnun etmediğini gözlemledim. Çoğu seyirci filmin gerçekleri tam olarak yansıtmadığı görüşünde. Özellikle seyirciler Amy'i eroin ve kokain gibi uyuşturucularla tanıştırdığını itiraf eden 44 yaşındaki Blake Fielder-Civil'in eleştirilmemesi hatta kahraman gibi gösterilmesi karşısında hayrete düştüklerini ifade ediyorlar. Abela'nın Amy'nin şarkılarını seslendiremediğini, şarkıların da duygusal derinlikleriyle verilmediğini savunan, hayal kırıklığına uğrayan geniş bir kitle var.
ÇOCUKLAR KALPLERE DOKUNACAK
Dünya çocuk edebiyatının önde gelen eserlerinden biridir Çocuk Kalbi. İtalyan yazar Edmondo de Amicis tarafından 1886 yılında yazılan kitap milyonlarca çocuğa ilham olurken, pek çok çocuk filmine de kaynaklık etti. Üçüncü sınıf öğrencisi Enrico'nun yazdığı okul günlükleri ile arkadaşlarının dünyasını keşfetmesini bu süreçte hayatı yakından tanımasını anlatan kitap bu kez ülkemizde sinemaya uyarlandı. Sinan Biçici'nin yazıp yönettiği, romanla aynı adı taşıyan filmde İlker Aksum, Alihan Türkdemir ve Eser Eyüboğlu başrolleri paylaşıyor. Filmde geçim sıkıntısı çekmesine rağmen iki çocuğunu iyi bir insan olmaları için yetiştiren, özverili fedakâr babayı oynayan Aksum'a eşi rolünde yine gerçek hayattaki eşi Dilay Aksum eşlik ediyor. 2009 doğumlu Alihan Türkdemir'in canlandırdığı Emre karakterinin anlatımıyla aktarılan film iyi bir insan olmayı, sevgi, dostluk ve değerbilirliğin ne kadar önemli olduğunu öğretiyor. Restoran işleten babasının işleri iyi gitmediği için taşınmak zorunda kalacaklarını öğrenen Emre'nin arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları seferberlik ve dayanışma onları sıkı sıkıya birbirine bağlıyor. Emre ve arkadaşlarının okulun kötü çocuklarına karşı dik duruş sergileyerek verdikleri mücadele, filmin akran zorbalığı konusunda da sözü olmasını sağlıyor. 'Dünyanın en masum yeri bir çocuğun kalbidir' önermesini sunan filmde duygusal sahnelerle komediyi iç içe sunuyor. Ailece izlenecek temiz bir film arayanlara birebir...
ÖDÜLÜ ALDI, VİZYONA GİRDİ
Dünya prömiyerini 80. Venedik Film Festivali'de yapan Selman Nacar'ın ödüllü son filmi Tereddüt Çizgisi Türkiye'de ilk kez 43. İstanbul Film Festivali kapsamında seyirciyle buluşmuştu. Festivalin ulusal yarışma bölümünde yarışan film festivalden üç ödülle ayrılmıştı. 2024 İstanbul FIPRESCI ödülüyle birlikte En İyi Yönetmen ödülüne layık görülen film, başrol oyuncusu Tülin Özen'e En İyi Kadın Oyuncu ödülü getirdi. Özen'e Oğulcan Arman Uslu, Gülçin Kültür Şahin, Vedat Erincin, Erdem Şenocak'ın eşlik ettiği film, avukat Canan'ın masum olduğuna inandığı ve uzun süredir savunduğu bir cinayet zanlısının hüküm duruşması gününde kendi vicdanıyla yüzleşmek zorunda kalmasının hikâyesi anlatılıyor. Gündüzleri adliyede, geceleri hastanede solunum cihazına bağlı annesi arasında mekik dokuyarak yaşamını sürdüren idealist bir ceza avukatının ahlaki bir tercih yapmak durumunda kaldığı anlar seyirciyi oldukça etkiliyor.