Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

İsimsiz kahramanlara saygı duruşu

'Neredeyse her filmde varlar ama orada olduklarını bilemezsiniz. Onlar isimsiz kahramanlar...' Ryan Gosling ve Emily Blunt'ın başrollerini paylaştığı, David Leitch'in yönetmenliğini üstlendiği Dublör filmi bu replikle başlıyor. Gerçekten de sinemanın görünmez kahramanları dublörlerin işinin ne kadar zor olduğunu bu filmle bir kez daha anlıyorsunuz. Kendisi de geçmiş yıllarda dublörlük ve dublör koordinatörlüğü yaptıktan sonra yönetmenliğe soyunan Leitch, bildiği sularda yüzmenin keyfini çıkarmış. Kült film Dövüş Kulübü'nde Brad Pitt'in dublörlüğünü yapmış bir isim Leitch... John Wick, Deadpool 2, Bullet Train gibi filmlerle yönetmen olarak rüştünü ispat eden Leitch, dublörlük tecrübelerinin avantajını bu filmde çok iyi kullanıyor. Son olarak Barbie filminde Ken olarak izlediğimiz Ryan Gosling, gözü kara dublör Colt Seavers'ı canlandırıyor. Colt, hem karizmatik kişiliği ve yakışıklılığı hem de işini çok iyi yapması sebebiyle setlerin aranan ismidir. Gezegenin en büyük starı Tom Ryder'ın (Aaron Taylor Johnson) 6 yıldır dublörlüğünü üstlenen Colt, pek çok tehlikeli sahneyi gözünü kırpmadan oynamıştır.




Bir yandan da sette görüntü yönetmenliği yapan kız arkadaşı Jody (Emily Blunt) ile gelecek hayali kurar. Ancak yüksek bir kuleden atlama sahnesinde işler rast gitmez ve çok kötü yaralanır. Kariyeri bitme noktasına gelir. 18 ay kadar setlerden ve Jody'den uzak münzevi bir hayat yaşar. Habersiz şekilde ortadan kaybolması Jody'i çok üzmüştür. Bu süreçte Jody, 'Metal Fırtına' adında dev bütçeli fantastik bir filmin yönetmenliğine soyunmuştur. Kariyerinin bu ilk filminde başrolde tabi ki Tom Ryder vardır. Kendini beğenmiş Ryder, şöhretin getirdiği egoyla baş edemedği bir gece hayatının en büyük yanlışını yapar. Talihsiz bir olaya karışarak başka bir dublörünün ölümüne sebep olan Ryder ortadan kaybolur. Filme çok büyük yatırım yapan yapımcı Gail (Hannah Waddingham) ise olayı ört bas etmek ister ve sinsi bir plan yaparak eski dublör Colt'u yeniden ekibe dahil eder. Gail, Ryder'ın kaybolmasını stüdyo ve medyadan gizlemek için uğraşırken Colt, eski sevgilisini geri kazanma umuduyla filmin aksiyon sahnelerini başarıyla gerçekleştirir. Ancak kayıp yıldız ile ilgili gizem artar ve çok geçmeden Colt kendisini karanlık bir suç komplosunun ortasında bulur. Bu çekim sürecinde sete yeniden dönen Colt ile Jody arasındaki eski aşk yeniden alevlenir. Çektikleri bilimkurgu filminde uzaylıyla kovboyun arasındaki ilişkisi üzerinden kendi ilişkilerini tartarlar. Colt Jody'e söylemeden Ryder'ı bulmak için giriştiği işler sebebiyle başını iyice belaya sokar.
Filmin bir yerinde 'Dublörlere Oscar veriyorlar mı?' diye soruluyor. Kesinlikle vermeleri lazım. Setlerdeki gizli kahramanlara, yani dublörlere bir saygı duruşu niteliği taşıyan film, sektöre genel bir bakış sunarken bir filmin nasıl ve ne şartlarda çekildiğini de görme imkânı sunuyor. Bunu yaparken de Aşk Engel Tanımaz, Rocky, Son Mohikan, Kaçak, Dune, Star Wars gibi bazı kült filmlere Julia Roberts, Johnny Deep, Amber Heard gibi isimlere gönderme yapıyor. Komedi, aşk ve aksiyonu bir arada sunan film keyifli bir seyirlik...





Aşk mı kazanır dostluk mu?
27 yıllık kısa yaşamına iki Emmy Ödülü ve bir Altın Küre ödülü olmak üzere pek çok başarı sığdıran, 184 milyon takipçili instagram hesabıyla sinema sektörünün parlayan yıldızlarından olan güzel oyuncu Zendaya, Örümcek Adam serisi ve Dune Çöl Gezegeni serisi gibi fantastik süper kahraman filmleriyle adından bahsettirmişti. Zendeaa bu kez Rekabet adlı filmde gelecek vaat eden bir tenis oyuncusu Tashi'yi canlandırıyor. Call Me By Name adlı filmle dikkat çeken İtalyan yönetmen Luca Guadagnino'nun yönettiği filmde Josh O'Connor ve Mike Faist ile başrolü paylaşan Zendaya, rolü için eski bir profesyonel tenisçiyle üç ay boyunca antrenman yaparak sıkı bir eğitimden geçmiş. Tashi'nin gençlik ve sonraki annelik sürecini gördüğümüz filmde güzel oyuncu, karakterin gelişimini, dönüşümünü ve hırslarını çok iyi yansıtmış.



Film, tenisi bırakmak zorunda kalınca koçluk kariyerine başlayan ve bu süreçte kendisini bir aşk üçgeninin içerisinde bulan Tashi'nin hikâyesini konu ediniyor. İki yakın arkadaş olan Art (Mike Faist) ve Patrick (Josh O'Connor) hayatlarının kadını olacak Tashi ile bir tenis turnuvasında tanışırlar. Üçlünün henüz ergenlik çağındayken başladıkları arkadaşlıkları ilerleyen yıllarda değişir. Sakatlandığı için tenisi bırakan Tashi, Art ile evlenmiş, onun tenis koçu olmuştur. İkilinin bir de çocukları vardır ancak, Tashi, Art'a oranla daha özgür, ayakları yere basan asi Patrick'i hiçbir zaman unutmamıştır. Kocası Art'ı ortalama bir tenis oyuncusundan, birbiri ardına turnuva kazanan ünlü bir profesyonele dönüştüren ve gayet iyi bir yaşam standardı elde eden Tashi, Art'ı daha fazla özgüven kazansın diye 'Challenger' turnuvasına sokar. Ancak bunun için eski dostları Patrick'i yenmeleri gerekecektir. Bir zamanlar Art'ın en iyi arkadaşı olan Patrick, eski sevgilisi ve en yakın dostu arasında kalır. Film, farklı kariyer yolları izleyen ancak yetişkinlikleri boyunca sürekli bir karşılaşmanın içinde sıkışıp kalan üç sporcu arasındaki gergin aşk üçgeninde zaman atlaması yaparak ilerliyor. 13 yıl sonra yeniden karşılaşan iki eski dostun tenis maçı, aslında geçmişle hesaplaşmanın rövanşına dönüşüyor. Bir sporcunun saha içinde ve saha dışında kalan gücünü korumak için ne kadar ileri gidebileceğini inceleyen film, kurgusu, oyunculuk performansları müzikleri ve ritmiyle öne çıkarken, tenisle ilgili en iyi filmler arasındaki yerini alıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA