"Önce güneş, hava, su / Sonra bol gıda gelir /Akşama babacığım / Unutma Ülker getir..." Bu reklamın melodisi...
Aşk Gemisi'nin şarkısı ("Lav booot"... Annemden, halamlardan dinlediğim bir ayakkabıcı: Fatih'teki İnci Mağazası... Dalin bebe şampuanı...
Anadol... Renault... Arçelik...
Migros... Gorbon Seramik... Tamek...
Fatoş Oyuncakları... Jumbo...
Mudo...
Bazısı hâlâ en güvendiğiniz marka. 10'uyla değilse beşiyle ilgili çocukluk anınız var muhakkak.
Biri olmazsa diğeri çekecek ilginizi. Sadece birer marka değil çünkü, Türkiye tarihi bu isimler.
Salt Galata'da 13 Kasım'a kadar devam edecek oyuncaklı bir araştırma sergisi açıldı: Tek ve Çok.
Memleketin 1955'ten başlayarak 1995'e kadarki üretim ortamını, ağırlıklı olarak 80'li yıllarda dolaşımda olan objeler aracılığıyla ortaya koyuyor sergi.
Sanayileşme, tasfiye... Karma ekonomi, serbest ekonomi... El işi, makine... Rekabet, büyüme... Lüks, mütevazı... Yerel, küresel... Otomotivden zücaciyeye, beyaz eşyadan tekstile, türlü örnek üstünden hafıza tazeliyor ve bu mevzular üstüne düşündürüyor.
Sanat ve modada makbul olan biricikliği de es geçmiyor.
Sadece Migros üstünden bile anlaşılıyor Türkiye'nin halleri:
60'larda Bakırköy'de Migros kamyonundan alışveriş yapan mayolu müşteriler... 70'lerde kasiyerler...
80'lerde muzla delirmeler...
Çok hoş hikâyeler okuyor, çok tatlı fotoğraflar görüyorsunuz.
50'lerde Ülker'in bisküvilerini paketleyen kızlar... Televizyon ve sinema için çekilen reklamlar... Mücevherciliğin 'nereden nereye'sini gösteren aletler... Jumbo kamyonetiyle poz veren aileler... Daha neler neler...
Tamek meyve suyu nasıl doğdu?
Evet, nasıl açılır? 'Türk Alman Meyve Ekstreleri Kumpanyası' olarak! Ketçap, domates suyu, hazır yemek ve haşlanmış bakliyatı memlekette ilk üreten bu kurum, 1955 Bursa doğumlu (Kuran: Mehmet Sipahioğlu). Simge ürün diyebileceğimiz kahverengi şişeli Tamek Meyve Suyu da 1963'lü... Favorim daima şeftaliydi.
'Karadayı' Mahir'in değil de kimin?
Kenan İmirzalıoğlu'nun mu? Çetin Tekindor'un mu? Yok, şöyle sormalı: Bu ayakkabı tezgâhı 'Karadayı' Mahir'in mi? Babası Nazif Kara'nın mı? Hayır, değil. Bigalı Ruhi Usta'nın... 1938'de Salih Hotiç tarafından kurulan Hotiç'in 50'lerde Beyazıt'taki Güneş Saray Han'da yer alan atölyesinde Ruhi Usta'nın çırağıyla beraber yıllarca kullandığı ayakkabı tezgâhı. O dönemde atölyedeki dört tezgâhta günde 40 çift el yapımı ayakkabı üretiliyormuş. 1981'de Beyazıt'ta Kristal Han'daki atölyeye geçildiğinde tezgâh sayısı 10'a çıkmış.
Merdaneli ve tehlikeli makine
Müzikler tarz diye, kostümler vintage diye yutturulur da merdaneli çamaşır makinesi, yaşı fena açık eden bir alet... Tercih olamaz! Arçelik Türkiye'nin ilk yerli çamaşır makinesini (Ç-1 model) 1959'da Sütlüce fabrikasında üretmiş. İlk tam otomatik çamaşır makinesi de (AR Y-11 model) 1975'te Çayırova tesisinde dünyaya gelmiş. Çocukluğumun merdaneli çamaşır makinesinin acı bir anısı da var bende. Kuzenim (üstelik de hamileyken) elini merdaneye kaptırmıştı. Sevgili 'cenin' şimdi 33 yaşında!
İlk çeyizim Gorbon'dan...
Rebii Gorbon 1952'de evinin bahçesinde bir seramik fırını kuruyor ve Gorbon Seramikleri ilk üretime böyle başlıyor. İlk fabrika, 1958'de İstanbul Gültepe'de açılıyor. Seramik objeler ve sofra ürünleri derken, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'ndan teşvikle, seramik karo fayans üretimine giriyor. 70'li yıllarda İstanbul'da perakende satış mağazaları açılıyor, 1985'te endüstriyel sofra gereçleri geliyor. 80'lerin ikinci yarısında hayran kalarak aldığım bir tabak, herhalde ilk çeyizim! Yine o sıralardan kalan karpuzlu kâseler de hâlâ her yazın demirbaşı...
Vakko'dan Anadolu Güneşi sergisi
Vakko, önce Ankara'da sonra bazı Avrupa şehirlerinde gerçekleştirilecek bir gösteri hazırlamaya çağrılmıştı. Ne sebeple? UNESCO'nun, Mustafa Kemal'in doğumunun 100. yılı dolayısıyla ilan ettiği 1981 Atatürk Yılı kapsamında. Anadolu Güneşi adlı moda ve sanat sergisi, Ankara'dan sonra Roma, Viyana, Paris ve Londra'da tekrarlanmıştı. Bu kostüm de işte orada yer alanlardan...
Yöresel Fatoş
Fatoş Oyuncakları 1971'de içi dolgulu kumaş oyuncaklar üretmeye başlıyor. Dönemden tanıdıklar da var bunların arasında. Pembe Panter misal... Popüler karakter, etli-canlı olmasa da üç boyutlu ve tüylü-bıyıklı olarak, elimizde! 1988'de üretilen Yöresel Bebekler Serisi'ne bakarak, Barbie'nin öncüsü bile diyebiliriz Fatoş'a. Heykeltıraş Saim Bugay'ın kalıplarıyla ortaya çıkan Yöresel Bebekler Serisi, Türkiye'nin coğrafi bölgelerini temsil ediyor. Yerel yüzlerin anatomik yapıları karikatürize edilmiş, kılık kıyafet tasarımı için folklorik araştırmalar yürütülmüş. Ciddi ciddi çok kültürlülük projesi... Ama bebekler hiç satmamış. Çünkü güzel bulunmamış! Daha güler yüzlü, daha cana yakın olabilirlermiş doğrusu!