Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Değişim sürecini yönetebilmek önemlidir

"Biz çok değiştik!" yakınmasını gittikçe daha sık duyar olduk.
Sosyal konulardaki değişimlerden yakınılıyor ve ayrıca birçok toplumsal değişime de ciddi direnç oluşuyor. Özellikle yakın zamanda; insanların ölmesine, ailelerin parçalanmasına, ekonomik kayıplara yol açan Kürt sorunuyla ilgili başlayan değişim çabası ve ona karşı direnç, gündemi oluşturuyor. Bu konuda başlatılan çalışmalara karşı oluşan direnç 'Akil kişiler' tartışmasıyla eylemlere dönüştü. Bu vesileyle 'Değişim', 'değişime direnç' gibi kavramların özüne bakmakta yarar var.
Değişim kötü bir şey midir? Aslında değişim olumsuzluklar getirse de, ilerlemedir. Kötüye doğru olan gidişin adı gerilemedir. Gerileme değişim getirmez. O zaman değişimden niçin yakınıyoruz? Sorulduğu zaman aslında birçok insan değişmek isteğinden, en azından kendisine ve yaşamına ilişkin bazı şeyleri değiştirmek istediğinden bahseder. Toplumsal sorunların çözümü konuşulurken değişim gündeme gelir; kanunların değişimi, zihniyet değişimi, bakış açısı değişimi diye değişim gereklilikleri sıralanır. Ama çok istenmesine rağmen, değişime uyum sağlama ayrı bir süreçtir. En büyük sorun değişim istemekte ve yapmakta değil, değişimlere uyum sağlamakta çıkar.
Bu zorluklarla başedilemediği zaman, değişimden yakınılır. İnsanlar yaşlandıkça yeni durumlara uyum sağlamadaki güçlük artar. Bu nedenle özellikle yaşlılar değişimlerden yakınır ve kendi bildikleri, alıştıkları şeylerin yenilerden daha iyi olduğunu anlatırlar.

DEĞİŞİKLİK KORKUTUCU GELİR
Genç insanların yakınmaları ise değişimin istenen bir süreç olduğu kadar, korkulan bir süreç olmasından kaynaklanır. Kişilerin bireysel özellikleri benzer şekilde değişime direnç geliştirir. Bazı insanlar değişime uyum için gerekli süreyi tolere edemezler. Çünkü uyum, kısa sürede çok çalışma gerektirir. 'Aşinalık rahatlığı besler', bunun anlamı, insanların yeni bir uyaranla karşılaştığında, eski tepkilerinin, aynı durumla başa çıkmada yetersiz kalmasıdır. Bu durumun yarattığı stres, yeni uyaranla ilişkilendirilir. Kişi yeni uyaranı reddeder. Ayrıca yeniliğe direnç gösteren insanların, yeniliğe ihtiyaçları daha azdır. Aynı zamanda yenilik daha fazla uyarılmayı gerektirdiğinden, daha az uyarılmayı tercih edenler.
Sisteme ilişkin değişiklikler, sistemi oluşturan bireylerin dünyayı algılama ve yorumlama şekline bağlıdır.
Değişime direncin en önemli nedeni, kişilerin gereksinimleriyle değişim arasında oluşan tutarsızlıklardır.
Eğer değişim, bireyin beklentileri ve çıkarlarıyla uyumsuzsa, direnç gösterir.
Bu uyumsuzluk kişisel ya da ekonomik beklentilerle olabileceği gibi, bireyin sosyal beklentileriyle de ilişkili olabilir. İkincisi ise değişim sonrası bireyin, gücünü kaybetmekten korkmasıdır. Yetersiz bilgi ve becerinin yol açacağı kayıpların korkusu, direnci oluşturur.

HER ŞEY İSTEMEKLE BAŞLAR
Değişim istemekle başlar, sonra etkin bir şekilde başlatmayı ve eyleme geçmeyi gerektirir. Bazı insanlar değişmeyi güçsüzlük saysalar da bu, gerçeğin tam tersidir. Çünkü gelişmenin, olgunlaşmanın özü değişimdir.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çok önemli konularda değişimler yaşanıyor. Değişimin olduğu yerde direncin olması beklenir. Değişimi yapmaya çalışanların direnç gösterenlere kızmak yerine, değişimi, nedenlerini ve süreci toplumla paylaşmaları, anlatmaları kadar onların gereksinimlerini, korkularını anlamaya çalışmaları, değişime direnci azaltmakta ve uyumu sağlamakta en önemli adım olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA