Kapadokya'yla Amsterdam'ın ortak noktası nedir dersiniz? İkisinde de kafalar güzel geziliyor!
Amsterdam, malum.
Kapadokya'da ise kendiliğinden oluyor ne oluyorsa.
Doğal. Ve doğa sayesinde.
İnsanı hakikaten çarpan bir coğrafyadayız... Peri bacalarıyla hasbıhale başlamak, hasarlı bir beyne işaret etmiyor burada.
Bir süre sonra farklı imgeler, bazı tanıdık yüzler görmeye başlıyorsunuz onlarda.
Aralarında da, sizle de konuşuyor sanki peri bacaları. Kimi gülüyor, kimi somurtkan, bazısı öfkeli, bir başkası 'vur kafasına al lokmasını' modeli...
Hepsinin başka bir tipi, karakteri, sureti var.
Kimi daha kucaklayıcı, basıyor bağrına, bazısı daha mesafeli hatta kibirli...
Guru, bilirkişi, yetkili, danışman, hoca gibi de sanki peribacaları! Onlarla oturup muhabbet etmek normal burada...
Tüften oluşan ruhsuz tabiat şekilleri sanıp da kafayı çeviren asıl tuhaf!
SİNASOS: YENİ ALAÇATI!
Civarda nereleri atlamamalı? Şu anki adı Mustafapaşa olsa da herkesin hâlâ eski ismiyle andığı Sinasos'a gitmek lazım bir kere.
Bu eski Rum köyünü yakında daha çok duyacaksınız zira kendisi bir Alaçatı olma yolunda!
Kısa sürede korkunç artmış eski konakların fiyatları çünkü ünlü soyadları peş peşe ilgi gösterir olmuş Sinasos'a.
Devrent Vadisi, Paşabağları, Kızılvadi... Hele bu sonuncuda, Crazy Ali'nin yerinde günbatımı seyri büyük zevk.
TEHLİKE ANINDA: YERALTI ŞEHRİ
Buraya kadar gelmişken, Kaymaklı Yeraltı Şehri'ne uğramak da insana garip duygular yaşatıyor.
O kadar ay dışarı çıkmadan burada mı yaşamışlar?
Tuvalet sistemi böyle miymiş? Eyvah eyvah! Dinleseniz de içselleştiremiyorsunuz.
Yumuşak tüfün oyulmasıyla oluşturulan yeraltı şehirleri, Kapadokya'nın en enteresan kültürel zenginliklerinden...
Tehlike anında sığınıp hayatta kalma amacıyla yapılmış bu şehirler. Aynı zamanda yöredeki hemen her eve de gizli geçitlerle bağlanmış.
Ne kadar süreceği baştan belli olmayan krizli zamanları geçirmek için oturma birimleri, ahır, erzak depoları, kiliseler, şırahaneler, öğütme taşları yer alıyor bu yeraltı yerleşimlerinde. Havalandırma delikleri, katlar arasında haberleşmeyi sağlayan sistem ve savunma amaçlı sürgü taşları da var. Artık ne kadar işe yarıyorsa...
Kaymaklı Yeraltı Şehri'nin dört katı açığa çıkarılmış. Bir kısmı gezilebiliyor. İki büklüm olarak! Ve her adımda 'Nasıl yani' diyerek...
BENZERSİZ BİR TECRÜBE
Sabahları erken kalkamayanlardan mısınız?
Benim kadar olmayın. Sabah daha gün ışımadan uyandırılmak, bana verilecek cezaların en büyüğü.
Ama ucunda böyle deli bir aktivite varsa, itiraf etmeli ki cefa değil sefa!
05:00'te kalkıyor, 5:40'ta balonlara bineceğimiz bölgeye geliyoruz. Göreme ile Avanos arasında geniş vadiler var; işte onların üstünde dolaşacağız.
Balonlar şişiriliyor. Daha havalanmadan bile seyirlik bir manzara bu. Heyecan, hareket ve ateşin gücü...
Balonlar üç boy: İki-sekiz kişilik romantik modellerle başlıyor, bizimki gibi 12-16 kişilik ortancalarla devam ediyor, bir de 20 kişilik azmanlar var.
Sepetlere yerleşiyoruz. Birer ikişer havalanan komşuları izliyoruz önce. Hava daha aydınlanmadı ama bu koyu mavilikte de nefes kesici görünüyorlar.
Ve havadayız. Hafif hafif, tatlı tatlı yükseliyoruz.
Endişeye mahal yok; tedirginlik yaratacak tek bir şey yaşanmıyor, içiniz rahat olsun.
Sıcak hava balonlarının dümeni olmadığı için rüzgâr yönünde hareket ediyorlar. Her uçuş biricik o yüzden. 5 bin feet'e kadar yükselme imkânı var.
Sivil havacılığın denetiminde bu balon işi ve havanın müsait olduğu her gün yapılabiliyor.
Havadayken yavaş yavaş gün aydınlanıyor.
An be an değişen o tonlar, vadilerin üstünde süzülürken aşağıda yine an be an değişen manzara, hakikaten anlatılabilir bir hal değil.
Başka bir faza geçiyor insan, başka bir evrene, başka bir kafaya... Algılar açılıyor sanki. Hiçbir katkı maddesiyle olmadığı kadar güzel oluyor kafa! Tarifsiz bir his, benzersiz bir tecrübe...
Ölmeden önce yapılacak bilmem kaç şey listeleri oluyor ya hani... Bilmem kaçı boş verin.
Teke indirin listeyi ve bu yeni gelecek yılda kendinize balon turu hediye etmeye bakın.
Hakikaten yapın bunu. Çeyrek tonluk yaşlı turistler bile geri kalmıyor maşallah, siz de çekinmeyin.
Duygudan duyguya savrulun. Büyülenin.
Teslim olun. Şükredin.
Ve balondan indiğinizde, balona binerkenki siz olmadığınızı hissedip şaşırın. O kafanın tadını çıkarın.