Her ne kadar işleyiş açısından genel olarak bazı eksiklikler görsem de; kalkınma ajanslarını ve üstlendikleri işlevleri, bölgeler açısından çok önemsiyorum. Türkiye'nin ilk kalkınma ajanslarından biri olan İzmir Kalkınma Ajansı'nın yaptığı işleri de değerli buluyorum.
Konunun uzmanı olmadığım için, benim değerli bulup bulmamamdan daha çok, İzmir Kalkınma Ajansı'nın yaptığı işler önemli. Örnek vereyim. Kanımca kurumsallaştırılan, önemli işlerden biri, kalkınma ajanslarının hazırladığı bölge planları. Bu çalışma, öncelikle İzmir'de, hem kentin hem de Ege Bölgesi'nin mevcut durum analizini, çok başarılı bir şekilde sunuyor. Çok somut veriler ile donanmış bu mevcut durum analizinden yola çıkılarak da bir plan hazırlanıyor.
Ekonomik kalkınma ağırlıklı bu planda; gelişme eksenleri, anahtar sektörler belirleniyor. Hem mekansal şemalar hem de İzmir'in Ege'deki diğer illerle ilişkisi; 'işletmelerde rekabet edebilirlilik', 'istihdam ve sosyal bütünleşme', 'sürdürülebilir çevre', 'güçlendirilmiş altyapı ve üstyapı' başlıkları altında inceleniyor. Ortaya gelişen sektörler tablosu ve İzmir'in hangi alanlarda, nasıl, ne kadar sürede ilerleyebileceğinin net göstergeleri çıkıyor. Bir kentin ekonomik kalkınması açısından, böyle bir plan, şans sayılır. Elbette bir plan ancak uygulanır olduğunda, gerçek anlamda 'plan' işlevini kazanıyor. Bu anlamda 2009 yılında sunulan İzmir Mevcut Durum Analizi'ne bağlı olarak 2010 yılında hazırlanan üç yıllık İzmir Bölge Planı, ne kadar uygulanır kılındı, doğrusu bilmiyorum. Zaten planın gerçek anlamda uygulanabilir kılınması için, sadece kamunun çaba göstermesi yetmiyor. Planla ilgili kentin tüm yerel aktörlerinin işbirliği ve uyum içinde olması şart. Özel sektörün ve İzmir'e yatırım yapmaya hazırlanan sermaye gruplarının da başarılı olabilmeleri için, bu kalkınma planlarının somut verilerini iyi değerlendirmeleri gerekli. Ama sonuçta İzmir Kalkınma Ajansı, bu alanda üzerine düşen görevi başarıyla gerçekleştiriyor. Şu anda bu programın devamı olarak, yine İzmir Kalkınma Ajansı'nın koordinasyonunda, 2014-2023 İzmir Bölge Planını hazırlama çalışmaları sürüyor. Bölgesel planın yerel aktörler ve bakanlıkların da desteği alınarak, ulusal kalkınma planlarına referans olacak nitelikte hazırlanması arzu ediliyor. İşte bu noktada, plana kentin tüm aktörlerinin katkı koyması, üstelik bunun siyasetten arındırılarak, sadece İzmir'in kent çıkarlarına odaklanılarak gerçekleştirilmesi değer taşıyor. Umarız İzmir'in önümüzdeki 9 yılını şekillendirecek, 2014- 2023 İzmir Bölge Planı, başarıyla sonuçlandırılacaktır. Bu arada aklıma takılan bir konuyu da paylaşayım.
İzmir
Kalkınma Kurulu geçtiğimiz günlerde yenilendi. Kalkınma Kurulu Başkanlığı'na İzmir'in duayen ve sevilen ismi değerli Kemal Çolakoğlu yeniden seçildi.
Yüz kişilik İzmir Kalkınma Kurulu listesine baktım. İzmir Kalkınma Kurulu'nda temsil edilen kurumların hepsi, birbirinden değerli, hepsi İzmir'e farklı alanlarda katkı sağlıyorlar.
Sadece özel sektörde ve sivil toplum örgütleri arasında, iki değerli kurumun temsil edilmediğini gördüm. Kanımca büyük eksiklik. Özel sektörde temsil edilmeyen, elbette çok sayıda kurum var. Yani, tümünü kurula alabilmek mümkün değil. Bu çok anlaşılır.
Ama yıllardır İzmir'de vergi rekortmeni olan, kentin gurur duyduğu grupların başında gelen örneğin bir ARKAS; nasıl olur da Kalkınma Kurulu'nda temsil edilmewz?
Bu plan, bu kadar medyaya yansıtılmaya çalışılıp, ciddi bir farkındalık yaratılmaya çalışılırken, haydi diyelim yerel ve ulusal medya gruplarının temsilinden vazgeçildi.
Ama İzmir'de gazetecileri simgeleyen en önemli kurum olan, 67 yaşındaki İzmir Gazeteciler Cemiyeti, neden İzmir Kalkınma Kurulu'nda temsil edilmez? Doğrusu bunu hiç anlamış değilim. Anlayanlar, lütfen anlamayanlara anlatsın.