Türkiye'de sanayiciliğe koca bir ömür veren Selçuk Yaşar, İzmirli gazeteci kimliğimle hep ilgi alanımda olmuştur. Hayatı, konuşmaları, yazdığı kitaplar, verdiği mücadeleler; üzerine analiz yapılacak, konuşulacak, tartışılacak değerdedir. Selçuk Yaşar, şimdilerde keyfini çıkararak 87. yaşını sürüyor. İzmir Kemeraltı'nda minnacık bir dükkanda başladığı iş hayatında; DYO gibi bir devi, günümüzde binlerce eve ulaşan 'Pınar et, süt' gibi gıda markaları yarattığı günleri de çoktan geride bırakan Yaşar Holding'in Onursal Başkanı Selçuk Yaşar; mücadeleci, heyecanlı, hep kendi doğrularında ısrarla ilerlediği fırtınalı kişiliğiyle de; Türkiye'nin gündeminde olmuş bir İzmirlidir.
ÖNSÖZDE HER ŞEY VAR
Selçuk Yaşar, yayınladığı kitaplar dizisine bir yenisini ekledi.
Bu kez ünlü bir Latince deyimden yola çıkarak, kitabına "Söz Uçar Yazı Kalır" adını vermiş. Bugün yaratıcısı olduğu, tam 6 bin 750 kişinin çalıştığı, 22 şirketi bünyesinde barındıran Yaşar Holding, yoluna emin adımlarla devam ederken, Selçuk Yaşar da tecrübesini çok geniş bir çevreyle ve özellikle de gençlerle paylaşarak, yazıya dökmeye devam ediyor.
Kanımca gayet iyi yapıyor. Bu son kitabında, konuşmalarından ve arşivinden seçilmiş, belli başlıklar altında toplanmış 'özlü sözleri' dışında, uzun ama önemli bir önsöz yer alıyor.
Yaşar'ın önsözü; yine ısrarının bir parçası olarak Danimarka'dan Türkiye'ye getirdiği teknolojiyle, minik bir atölyeden sıçrayarak, 1954 yılında Türkiye'nin ilk modern boya fabrikasını nasıl kurduğundan, bugünlere kadar uzanıyor. Türkiye çok partili döneme geçtiğinde, henüz 25 yaşında olan Selçuk Yaşar'ın, zekasının, girişimciliğinin, çalışkanlığının, inatçılığının, kararlılığının, bütün izlerini görüyorsunuz bu uzun önsözde.
Zaten önsözün sonuna doğru; kendi hayat felsefesini, "Başarmak için asla vazgeçmeyeceksiniz. Yıllarını alsa bile..." diyerek özetliyor Selçuk Yaşar; bir de önemli bir noktanın altını çiziyor:
"Uzun yıllardan süzülüp gelen tecrübelerimden sonra şunu öğrendim: Sürekli geliştirebileceğimiz bir tek şey vardır o da kendi irade gücünüzdür."
BİRÇOK İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİ
Belki de 1954 yılında İzmir'de ünlü Hisar Camii civarında, Kemeraltı'na açılan eski sokakların birinde, boya imal edilip satılan küçük bir dükkandan başlayan serüveninde, Türkiye'nin ilk holdinglerinden birini yaratan Selçuk Yaşar'ın sırrı, bu irade gücüdür.
Elbette bu irade gücüyle, Selçuk Yaşar, Türkiye'nin birçok ilkini de hayata geçirdi. Turizmde ilk beş yıldızlı otellerden biri olan Altın Yunus, özel sektörün ilk bira fabrikası Türk Tuborg, ilk uzun ömürlü süt fabrikası Pınar Süt, ilk entegre et tesisi Pınar Et, ilk tohum üretim tesisi, ilk entegre hayvan besiciliği, ilk hindi çiftliği, ilk balık çiftliği gibi... Yaşar'ın bütün ilklerin yanı sıra gurur duyduğu ve sürekli yeni atakları teşvik ettiği alan ise, eğitimde markalaşan Yaşar Üniversitesi.
Selçuk Yaşar, geçmiş yıllarda 'siyasi tercihleri' nedeniyle de zor bir dönem yaşadı. Aslında bu tecrübe, Türkiye'de 'siyaset-iş dünyası ilişkisinin', belki de yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Selçuk Yaşar 1983 seçimlerinde, 12 Eylül askeri yönetiminin işaret ettiği Turgut Sunalp'ın başında olduğu MDP'yi, Turgut Özal'a tercih etmiş, partiye çok açık şekilde destek vermişti.
Bu tutum iktidara gelen Özal döneminde, 'siyasi hesaplaşma' refleksiyle, ünlü 'bira yasağı'na uzanmış, başta Yaşar olmak üzere bira üreticileri çok büyük sıkıntı yaşamıştı. Selçuk Yaşar yıllar sonra rahmetli Yener Süsoy'a verdiği bir röportajda, o günlerle ilgili şunları söylemişti:
"Yener Bey, ben artık değiştim. TÜSİAD'ın kuruluşunda biz İzmirliler çok büyük görevler yaptık. O zaman daha dobra, daha atak, daha cesur konuşurduk. Şimdi bunları yanlış hareketler olarak görüyorum. Yine şimdi düşünüyorum da, ben dahil İzmirli üst kademe, rahmetli Turgut Özal'a oy vermemekle yanlış yapmışız. Açık söylüyorum, bütün bunlar için şimdi pişmanım. Daha makul, daha hoşgörülü olmalıydık, görüşlerimizi bu kadar açık ortaya koymamalıydık. Her fikri uluorta söylemek doğru değil, hatta kimi sevip sevmediğini bile ikrar etmeyeceksin. Diplomasi sosyal hayatın icabı. (Hürriyet, 25 Mart 2001)"
Aslında Selçuk Yaşar'ın bu fırtınalı yılları da, ayrı birkaç yazının konusu olabilir.