Attar (Feridüddin-i Attar) bir dönemin filozof özellikli, etkin, mutasavvıf bir şairiydi. (1136-1221)
Öyle ki, bazı eserleriyle (özellikle 'Esrarname' ile) o dönem kendisinden çok genç Mevlana için de, çok ciddi ilham kaynağı oldu. Koca Şeyh Galip'in ondan çok etkilendiği vurgulanır. Bir hekim ve eczacı olması nedeniyle 'Attar' olarak anıldı. Ardında, günümüze ulaşan geçtiğimiz yıllarda farklı yayınevlerinden (İş Bankası, Ayrıntı gibi) yeniden Türkçe'ye çevrilerek yayınlanan, büyük eserler bıraktı. Attar'ın, Simurg adlı kuşun ve kuşların Kaf Dağı hikayesini anlattığı, 'Mantık ut Tayr' (Kuşların diliyle veya Kuş Dili) gibi, çok tanınmış eserleri, tüm dünya dilleri aracılığıyla, bütün insanlığa ulaştı. Attar, ahlaki öğretilerini; şiirler, manzum eserler, şiirsel anlatılar, insan gelişiminin aşamalarını içeren alegoriler, biyografiler, fabllar, özdeyişler, öğretici hikayeler aracılığıyla anlattı.
Örneğin Mantık ut Tayr'da, Attar kendisine göre 'insan bilincinin aşamalarını', bireylerin ve toplulukların başından geçenler ile özdeşleştirerek aktardı. Attar, insan ruhunun mükemmelleşmesinin birbirini izleyen aşamalarını, 'yolculuk' ve 'arayış' temalarıyla örnekledi. Şöyle bir düşünüyorum da; günümüzden dokuzyüz ya da bin yıl önce, Anadolu'nun yaydığı parlak ışık başta olmak üzere, neredeyse bütün Doğu coğrafyasında 'insan ruhunun mükemmelleşmesi' hem söylem hem uygulama olarak, dönemin insanları tarafından çok önemseniyordu.
Şu ya da bu şekilde, insanlar bu tür yaklaşımları, bunu dert edinenleri ciddiye alıyordu.
Şimdi bırakın insan ruhunun 'mükemmelleşmesini'; insanın nasıl yozlaşacağı; bir an önce neden yozlaşması gerektiği; 'üstü örtülü' kabul görüyor sanki. Yani 'iyi insan', 'iyi insanlık'; hiç makbul değil günümüzde; siyasette, ticarette, hayatta; hatta çok gereksiz bile bulunuyor insanın iyiliği.
Örneğin 'medyatik uygarlıkta', artık Ramazan günleri bile, basın bültenleriyle duyurulan 'medyatik iftarlar' ile 'tam bir görünme malzemesine' döndü; sömürülür oldu.
Ne diyelim, günümüzün insanı tedirgin eden bu çok tuhaf manzaraları karşısında; en güzeli yeniden Attar'a sığınmak sanki; "Anlamsız olmadığı halde, öyle gözüken şey, onun anlamsız olduğunu düşünen kişinin cehaletinden daha iyidir" diyerek belki...