Yıllar akıp geçiyor. Hem de ne çok hızla... Yetişebildiklerimizin dışında; okuyamadığımız kitaplar, dinleyemediğimiz şarkılar, bilmediğimiz konular, gerçekleştiremediğimiz buluşmalar, ulaşamadığımız güzellikler, yapamadığımız iyilikler; avuçlarımız arasından hızla akıp geçenler, bu hayatta, hayatlarımızda ne çok aslında!
Ama insan, 'keşke' dememeli; belki de bırakarak kendini hayatın ılık rüzgarlarına; yazgısını da sindirerek içine; yapabildiğini 'tam olarak gerçekleştirmeye' eşitlemeli kendisini.
***
Bu yazının başlığını, 'bininci gece' koydum. Bir nedeni var elbette.
Yıllar önce, Doğu edebiyatının 'baş tacı' olan,
Binbir Gece Masalları'nın sadece minnacık bir seçkisini okumuştum. Şimdi ise yıllar sonra; hep 'aslına çok geç kaldığım' Binbir Gece Masalları'nın sayfaları arasında dolaşıyorum, büyük bir keyifle...
Manisa Kula doğumlu çok değerli bilim insanı, rahmetli Prof. Dr.
Alim Şerif Onaran'ın muhteşem, yalın çevirisinden okuyorum bu masalları.
***
Türkiye ve Anadolu, Hindistan, İran, Arabistan ve
ışığın Doğu'dan yükseldiği bütün yeryüzü coğrafyasından; hayal gücünün ve hakiki mistik bir çemberin içinde, esrarlı masalları içeren, dünyada çok büyük edebiyatçıların bile etkilendiği bu büyük eserin büyüleyici havası; kendi içinde farklı alemlere sürüklüyor bir şekilde insanı. Stendhal'den Edgar Allan Poe'ya; Voltaire'den Victor Hugo'ya kadar, çok büyük yazarların; Türkiye'nin büyük kalemlerinin, etkisinden hiç kurtulamadığı, kitap sayfalarına taşıdığı bu eser, insanda
alışkanlık yapıyor sanki...
***
Tuhaftır; Binbir Gece Masalları'yla ilgili önemli 'iki fısıltılı efsane' var. Birincisi, binbir geceye sığan masalların tümü bitirildiğinde, okuyan insanın öleceğiyle ilgili. İkincisi ise binlerce sayfaya sığan masalların, hiçbir insan tarafından sonuna kadar okunmadığıyla ilgili.
Masalların arasında
masalsı bir dünya bu. Neyse yine de ne olur ne olmaz;
acelem yok; ben de en fazla 'bininci geceye' kadar okumayı planlıyorum masalları. Şehrazad'ın dilinden, onun güzelliklerle bezenmiş anlatım bardağından, 'bininci geceye kadar' içeceğim. Binbirinci masalı, fısıltılı efsanenin eşliğinde, masum bir 'fantezi' olarak algılayıp, kesinlikle okumayacağım; belki
merakım hep taze olsun diye....
***
"Raviyan-ı ahbar ve nakilan- ı asar ve muhaddisanı rüzigar şöyle rivayet ederler ki" (Haberleri duyuranlar, eserleri nakledenler ve zamanın olaylarını anlatanlar bildirirler ki) diye başlayan bu Doğu masalları neyi aktarıyor peki? Aslında çok zor bunu anlatmak; belki de sadece eserin doğuşunu aktarmak gerek.
Çok eski zamanlarda 'Çin ve Hint diyarlarında hüküm süren
Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdarın hikayesi' yol açıyor masalların anlatımına. Eşi tarafından aldatılmasının etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde her gün bir genç kız ile evlenip, ertesi gün o kızı idam ettirir olmuş. İşte bu nedenle hükümdarın vezirinin kızı Şehrazad devreye girmiş.
***
Güzel, akıllı, bilgili, vicdanlı Şehrazad'ın yazgısında soyunduğu yer; Şehriyar ile evlenip, ülkenin genç kızlarını bir şekilde onun elinden kurtarmak. Bu uğurda yaşamını yitirmeyi ya da hükümdarı bir şekilde oyalayıp, genç kızların ölümünü engellemeyi göze almış. İşte tam bu noktada, Şehrazad, babası olan veziri ikna ederek Şehriyar'ın hayatına karışıyor.
Sonra o ilk gecede, kardeşi Dünyazad'ın da araya karıştığı bir kurguda, Şehriyar'a ilk masalı anlatmaya başlıyor.
Masalın sonunu merak eden Şehriyar'ın, ölümü sürekli ertelemesi ya da ertesi gün Şehrazad'ın çok daha iyi bir masal anlatacağına dair beklentisi, ilişkiyi farklı bir evreye sürüklüyor.
***
Böylece her gece tekrar edilen masallar, bağışlanan bir can. Yeniden, tazelenen, çılgın merak kuyusunda demlenen masallar... Hep farklı akan, muhteşem, derin kurgu... Masal dünyasında, çok zengin, hayranlık verici anlatımlar... Şaşırtıcı... Şok edici... İnsanı düşündüren bir eser...
Hükümdarlar ile
görünmezin dünyasında masallar içinde buharlaşıyor insan. Kim bilir, bu dev eserin kıyısında, her gün kıssadan hisse çıkarmaya yönelik bir masalı okusa
günümüzde insanlığı yönetenler, etkileyenler; eminim 'insanlık' çok daha mutlu, çok daha iyi yerde olurdu...
Masal anlatıcısına eskiden 'ravi' denirmiş. Kim bilir
yeryüzünün 'en büyük ravisi Şehrazad'ın masallarını dinleseydi keşke günümüzün bütün büyükleri, eminim hayatlarımız çok daha 'çocuksu'laşırdı..