Ankara'da yalnızca iki takım karşılaşmadı. Fenerbahçe'nin tüm "geri kalanlarla" sahaya çıktığı, müthiş bir finaldi. İslam Baba'nın ifadelerindeki "anlatılamaz büyüklük" sahneleniyordu. Bir futbol maçı değil, bir hayat hikayesiydi. Sahada Ankaragücü oynuyor ama tribünleri şampiyonluğun diğer ekibi Bursaspor dolduruyordu. Sezonun finalindeki son umudu korumak adına, gardiyan olmuşlardı koltuklarında.
Sonra; dördüncü olmamak için ter döken Galatasaray'ın başkanı "kirli" diyordu lig için. İçeride-dışarıda yenildiği ezeli rakibine saygıdan uzak geziyordu düşünceleri.
Gençlerbirliği'ne karşı üst üste iki kupa kazandığında uçakta sadece hosteslerle karşılandıkları halde, Fenerbahçe'yi yenerek aldığını kutsuyordu Trabzonlular. Çünkü değerinin rakibinden geldiğini biliyor, bunun tadını çıkartıyordu. Hem sevinerek hem köfteleri yiyerek.
Fenerbahçe'nin "anlatılamaz" hikayesi, içine girdiği her organizasyonu seyredilir hale getirip, rekabete açmıyor sadece; kendisinden olmayanlar için de bir sevinç fırsatı yaratıyor. Öyle olmasa İnönü veya Sami Yen tribünleri neden bahsetsin Urfa'nın dumanlı dağlarından? Pes ettikleri yarışı Fenerbahçe finalle taçlandırmış, ligi kapmak üzere. Geri kalanların tek sevincinin rakibin alacağı yenilgi olmasıyla anlaşılıyor "anlatılmaz büyüklük." Tüm ülkenin keyiflenmek veya üzülmek için en önemli sebebi Fenerbahçe.
PARA DİYOR BAŞKAN...
Ankaragücü taraftarı 2-0'dan sonra takımının maçı satmakla suçlayıp, protesto ediyor başkanını, futbolcularını. Halbuki sahadakilerin en çok desteğe ihtiyacı olduğu anlar bunlar. Bu yüzden Saracoğlu "cehennem" her rakibe. Çünkü taraftarı da "anlatılamaz"... Pes etmemeyi, büyük kalmayı biliyor. O yüzden diğerleri bu hedefle büyüyemiyor, ayrıntıları büyütüp, mağlubiyetleri mazeretlendiriyor.
İki korner kafası, bir uzaktan şutla gelen üç golle imzalandı maç. Trabzonspor geçen hafta tüm kornerlere vurmuştu. Alex gibi bir usta ile, tüm mesaisini duran topa harcayan bir teknik adamın atlayamayacağı bir detaydı bu. Zaten oynanan oyunun tekniği-taktiği yok. Aziz Yıldırım'ın futbolcusunun anlayacağı dilden konuşmayı sürdürmesiyle, mücadele başlıyor. "Para" diyor başkan, "Oynamazsanız yok, bu maçı kazanırsanız iki milyon dolar sizin." Sezonun üçte ikisini "tatlı hayatla" geçirenler koşmayı akıl ediyorlar. Havuç önde, onlar arkada. Son sekiz maçta kazandıkları prim, sezon kazançlarının yarısına yakın.
18. şampiyonluğun hikayesinde birçok "anlatılamaz" var. Ama en azından kimin, neden büyük olduğunu anlayan, anladı.