Sadece uluslararası normların, müeyyide, hukuk ve kuralların değil insani ve ahlaki değerlerin de en dibe vurduğu bir süreçten geçiyoruz. Şu an dünyanın farklı bölgelerindeki sıcak çatışmalar, ekonomik savaşlar, ideolojik kutuplaşmalar, insani krizler ve Gazze'de İsrail'in gerçekleştirdiği barbar soykırım ve katliamlar, mevcut uluslararası düzenin çöküşünün ve işlevsizliğinin en somut kanıtlarıdır.
Ne var ki her bitiş aynı zamanda bir başlangıçtır da. İşte bu yüzden mevcut çatışma ve barbarlıklar dünya düzeninin küresel dönüşümünün bir parçası olarak da görülüyor.
Çünkü emperyalist merkez artık küresel siyaseti kontrol edemiyor. Artık sabotaj ve provokasyonlarında başarıya ulaşamıyor bazen de tırmanan çatışmaları önlemeye gücü yetmiyor. Dolayısıyla hem küresel statükonun tetiklediği hem de rakip aktörlerin neden olduğu krizler dünyanın çeşitli bölgelerinde kontrol edilemeyen bir kaos dalgasına yol açmış durumda.
Haliyle mevcut istikrarsızlıklar, küresel dönüşüm ve dünya düzenindeki değişikliklerle ilgili daha geniş bir sorunu yansıtıyor. Etkili uluslararası mekanizmaların yokluğu ve kilit aktörler arasındaki güvensizlik belirsizlikleri tırmandırıyor.
***
Derinleşen kaos her iki tarafa da kalıcı zararlar veriyor. Bu bağlamda çatışmaları sürdürmek ve derinleştirmek jeopolitik intihar girişimi olarak algılanıyor. Her ne kadar bazı şahinler savaştan yana bir retorik kullansa da barış ve çözüme yönelik diplomasi seçeneğine ağırlık verenlerin sayısı da giderek artıyor.***
Batılı halklar da gerçeği görmeye başladı. Amerikan ve Alman kamuoyu Rusya ile barış isterken yöneticileri kuyruğu dik tutmaya çalışıyor.