Uluslararası sistem stres altında ve değişim halinde. Eski düzen ölüyor ve yeni bir düzenin doğum sancılarını yaşıyoruz. Çoğu açılardan dünya 1945 benzeri bir süreçten geçiyor. Küresel statüko uluslararası sorunları çözmede yetersiz. Geleceğin dünyasını inşa etmek için uluslar topluluğunun kolektif çalışmasına ihtiyaç var.
Geleceğin düzeni evrensel insan onuruna, eşitliğe, adalete, çoğulculuğa, kozmopolitliğe, hoşgörüye, ekonomik refah ve güvenliğe dayanmalıdır.
Yoksa mevcut küresel sistemin dünyaya dayattığı sıfır toplamlı mantık felaketleri daha da derinleştirecektir. Çünkü Soğuk Savaş döneminde (1945-1991) ülkeler ABD ve SSCB liderliğinde iki bloka bölündü. Bir kutbun elde ettiği kazanım diğeri için kayıp olarak görüldü.
Fakat gelişmekte olan ve üçüncü dünya (bağlantısızlar) diye nitelenen bloktaki ülkelere ABD ve SSCB tarafından taraf tutmaları için baskı yapıldı.
***
Bağlantısızlar Hareketi (The Nonaligned Movement/NAM), 1955'te
Endonezya'nın
Bandung kentinde gerçekleşen
ilk Asya-Afrika konferansının ardından ortaya çıktı.
Dünya nüfusunun yüzde 54'ünü oluşturan 29 ülke,
uluslararası ilişkilerde derinleşen Doğu-Batı
veya ABD-SSCB arasındaki
kutuplaşmayı dengelemek ve
iki bloklu dünyaya meydan okumak için bu toplantıya katıldı.
NAM kurucuları Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Broz
Tito, Hindistan Başbakanı Jawaharlal
Nehru, Mısır Cumhurbaşkanı Cemal
Abdülnasır, Gana Devlet Başkanı Kwame
Nkrumah ve Endonezya Devlet Başkanı
Sukarno,
Soğuk Savaş'ın
'bize karşı onlar' dayatmasına ve mantığına karşı çıkarak üçüncü dünyaya bir alternatif sundu.
Ne var ki ABD ve SSCB yine de her tür
ayartma, tehdit ve teşvik mekanizmasına başvurarak NAM ülkelerini kendi yörüngelerine çekmeye çalıştı.
Bugün
Ukrayna'daki savaş ve Gazze'deki barbar soykırım bağlantısızlık
kavramını yeniden canlandırdı. Zira
dünya nüfusunun yüzde 80'ine sahip ülkelerin
oluşturduğu
küresel çoğunluk Ukrayna'yı destekleyen koalisyona katılmadı.
Aynı şekilde İsrail'in Gazze'deki vahşi
soykırımına
birkaç Batılı ülke dışında dünyadan kimse destek vermiyor.
***
Bu
yeni küresel tutumun öncü ülkesi ise
Türkiye. Çünkü hem Gazze'deki soykırıma karşı takındığı tavırla hem de Ukrayna krizinde izlediği diplomasiyle Türkiye
yeni dünyaya dair vizyonun en etkili aktörlerinden ve ilham kaynaklarından biri oldu.
Hindistan Başbakanı Nehru, 1948'de BM'deki konuşmasında
"Dünya Avrupa'dan daha büyük bir şeydir ve dünyanın sorunlarının esas olarak Avrupa sorunları olduğunu düşünerek sorunlarınızı çözemezsiniz" diyerek Batı'yı uyarmıştı.
Bu sözler Sayın Erdoğan'ın
"Dünya beşten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkün" çıkışlarını hatırlatıyor.
Bugün Türkiye'den ilham alan Hindistan, Meksika, Macaristan, Slovakya, Güney Afrika ve Brezilya gibi ülkeler
hem Batı ile hem de Rusya ve Çin ile yakın bağlarını koruyor.
Çatışmalardan ve taraf tutmaktan kaçınan
dinamik bir uyumu sürdürüyorlar.
Netice olarak dünya yeni bir uzlaşı arayışında. Gidişat bunu gösteriyor.
Ancak bu uzlaşı büyük güçlerle sınırlı kalmamalı. Türkiye'nin sancaktarlığını yaptığı
küresel çoğunluğun talepleri de gözetilmeli. Aksi halde kaos daha da derinleşir.