İsrail'in Gazze'ye yönelik sistematik ve barbar soykırım saldırılarına karşı şimdiye kadar kınanama dışında hiçbir şey yapmayan ve yapamayacağı da bilinen Birleşmiş Milletler (BM) yerle bir olan itibarını kurtarmak için son zamanlarda rapor üstüne rapor yayımlıyor.
BM'nin işgal altındaki Filistin topraklarında işlenen suçları araştıran 'Bağımsız' Uluslararası Soruşturma Komisyonu, hazırladığı son raporunda Siyonist terör rejiminin Gazze'deki bebek, çocuk ve kadınlara yönelik vahşi katliamlarını yarım ağızla da olsa tescilleyen ifadeler kullanmış.
Zira daha önceki raporlarda sürekli olarak İsrail'in 'soykırımı çağrıştıran suçlar' işlediğine dair emarelerden ve eylemlerden bahsedilerek sömürgeci rejimin katliamları perdeleniyordu.
Şimdi ise raporu hazırlayan BM komisyonunun başkanı Navi Pillay, İsrail'in Gazze'de on binlerce çocuğu sistemli şekilde kasten öldürmek veya sakat bırakmak için maksimum zarar vermeyi hedefleyen topyekûn bir yok etme stratejisi izlediği sonucuna vardığını söylüyor.
***
Evet, daha yeni bu sonuca ulaşmış
BM'nin ikiyüzlü diplomatları.
'Günaydın BM!' demek bile hafif kaçar. Çünkü
BM başından beri İsrail'in en büyük suç ortağıdır. Zira
BM, sadece bu son dokuz ayda
değil devlet olarak İsrail'i tanıdığı
11 Mayıs 1949'dan bu yana Siyonist rejimin bebek, çocuk
ve kadınlar başta olmak üzere
Filistinli sivillere karşı sistematik
şekilde işlediği bütün insanlık dışı
suçların en büyük ortağıdır.
Çünkü BM'nin her tür diplomatik desteği verdiği ve hesap sormaya cüret edemediği terör devleti İsrail, insanın aklına gelen ve gelmeyen
her tür vahşeti Filistinliler üzerinde denemiş bir barbar rejimdir.
BM şimdi kalkmış
bu suçlar sanki yeni işleniyormuş havası oluşturmaya çalışıyor.
Küresel kamuoyunu yanıltıyor. İsrail'in
kolektif barbarlığını tarihsel bağlamından koparıp soykırım suçunu kişiselleştirerek aklamaya çalışıyor.
İsrail devleti ve Siyonist rejim yerine günah keçisi olarak karşımıza
Gazze Kasabı Binyamin Netanyahu ile savaş kabinesinin
seri katil ruhlu üyelerini çıkarıyor.
Oysa bu suçun asıl sorumlusu BM'nin bizzat kendisidir. BM'nin temsil ettiği sadist dünyadır. BM'nin güç, imtiyaz ve dokunulmazlık verdiği devletlerdir.
***
İsrail'in Filistinlilere yönelik izlediği
sömürgeci terör stratejisinin temelinde öldürme, parçalama ve sakatlama vardır. Siyonist rejimin temel hedefi Filistinlilerin vatanlarını, evlerini ve arazilerini, kültürlerini, tarihlerini, bedenlerini, ruhlarını ve direniş iradelerini parçalayıp yok etmeye dayanır.
BM
29 Kasım 1947'de aldığı kararla Filistinlilerin devletini
ve vatanını ikiye böldü. BM
iki yıl sonra da İsrail Devleti'ni
tanıdı. Bu
kartografik, jeopolitik, coğrafik ve demografik sakatlamaydı. 1967'de
Filistin'i
Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs diye üçe bölüp sakatlamayı derinleştirdiler. Dönemin Başbakanı Golda Meir, 1969'da
"Filistinliler diye bir şey yoktur" diyerek yerinden edilmiş 700 bin Filistinliye
'mevcut olmayanlar' adını verdi.
Ardından İsrail terör devleti Filistinlilerin arazilerine el koyup evlerini yıkmaya ve zeytin ağaçlarını sökmeye başladı. Bu da
topografik sakatlama aşamasıydı. Peşinden Arapça şehir adları İbranice adlarla değiştirildi, Utanç Duvarı inşa edilerek İsrail ve Filistinlilerin kullanımı için ayrı yollar yapıldı.
Unutmayalım ki İsrail'in tarihi aynı zamanda BM'nin de barbarlık tarihidir. BM'nin 1948'de onay verdiği
Filistin'in parçalanması kararı İsrail'in kuruluşundan bu yana izlediği en sistematik stratejidir.
BM ve İsrail'in 76 yıldır ortaklaşa sürdürdüğü bu barbar soykırım, parçalama ve sakat bırakma projesi
dünya için 7 Ekim 2023'ten sonraki saldırıların ardından
daha yeni yeni görünür hale geldi.
Bu bağlamda BM ve temsil ettiği sistem, bu barbar soykırımın en büyük destekleyicisidir. Şimdi kalkmış on yıllardır devam eden sistematik vahşeti
hem sanki daha yeni oluyormuş gibi hem de
yine yarım ağızla dile getiriyorlar. Hadi ordan!