İnsanlık zor bir süreçten geçiyor. Ekonomik, askeri ve siyasi krizler Batılı ülkeler dâhil hemen herkesi girdabına almış durumda. Bu krizlerle eşzamanlı biçimde küresel çapta yeni bloklaşmalar ve kamplar oluşuyor. Irak ve Afganistan hezimetlerinden sonra köşesine çekileceği sanılan ABD, Ukrayna krizi üzerinden yeniden küresel arenaya dönüş yapmaya çalışıyor. Rusya ve Çin'e karşı hemen herkesi yanına çekmeyi temel strateji olarak benimseyen Amerikan yönetiminin, yeni bir yardım, yatırım ve kredi hamlesiyle ekonomik çöküntü içindeki yaklaşık 70 kadar Küresel Güney ülkesini menziline aldığı görülüyor.
Bu bağlamda Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'deki G20'ye Rusya ve Çin liderlerinin katılmaması, yeni bir kıyamet döngüsüne hazırlanan ABD Başkanı Joe Biden'a zirvede istediği gibi at koşturma imkânı verdi.
Amerikan kartel medyası, dünyanın Rusya ve Çin'e muhalefetini artırmayı öngören yeni stratejiyi 'Bidenomics küreselleşiyor' ve 'ABD gelişen dünyaya kur yapmaya başladı' yorumlarıyla aktardı.
***
ABD, yeni stratejisi gereği
Bolivya'dan Endonezya'ya ve Vietnam'dan Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ne kadar pek çok ülke ile yeni ticari dinamikleri
harekete geçirmeye çabalıyor.
Uzmanlar, Biden yönetiminin dünyanın
Pekin'in ve Moskova'nın yörüngesine doğru ilerlemesini engellemek için birçok ülkeye şimdiden ön ödemelere başladığını bile söylüyor.
Nitekim
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, G20 zirvesinin
ağustos ayındaki ön toplantısında gelişmekte
olan ülkelere yönelik "değer teklifini
artırmaya çalıştıklarını, bu ülkelerin
ihtiyaç duyduğu türden
alanlara yatırım
yapmayı amaçladıklarını,
limanlar ve
temiz enerji projelerine
öncelik verdiklerini"
itiraf etmişti.
ABD'nin bu hedeflerine ulaşması her şeyden önce
emperyal sömürüye, ambargo ve yaptırımlara dayanan ekonomi politikalarını kökten değiştirmesine bağlı.
Örneğin Çin,
Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında dünya çapında
130'dan fazla ülkede altyapı ve kalkınma projelerine
1 trilyon dolar akıttı. Yalnızca liman ve
köprüler değil birçok ülke arasında iyi niyete
dayalı ilişkiler de inşa etti.
***
Çin ve Rusya'yı ekarte edebilmesi için ABD'nin bundan çok daha fazlasını yapması gerekiyor. Zira dünya, ABD'nin medcezirlerinden dolayı hayli temkinli.
Biden,
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) üzerinden
kredi musluklarını açarak
rezerv sıkıntısı çeken borç içindeki ülkelere
100 milyar dolar dağıtmayı planlıyor.
Pekin'in harcadığı 1 trilyon dolar yanında bu rakam çok yetersiz kalıyor.
İşte bu yüzden her 10 yılda bir
Batı'nın dayattığı emperyal kemer sıkma politikalarının canını yaktığı ülkeler pek ikna olmuş değil.
Muhtaç olsalar da çoğu ülke ABD'ye itibar etmiyor. Burada
tarihi bir ironiyle karşı karşıyayız. Zira eskiden fakir ülkeler ABD'nin kapısını çalar ve bir avuç kredi için sıraya girerdi. Dünya gerçekten de tersine dönmüş gibi. Şimdi ABD cazip koşullarla kredi vermeye çabalıyor.
Ne var ki ABD söz konusu olunca
eşit ilişkilerden bahsetmek fazlasıyla iyimserlik olur.
Dolayısıyla ABD'nin yeni 'kur hamlesi'ni parasal tehdit veya teşvik mekanizmalarıyla bazı ülkeleri satın almaya çalışmak şeklinde tanımlamak yanlış olmaz.