Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Tarih sürpriz sonuçları sever

Sudan'da 15 Nisan'da başlayan çatışmalar, 30 yıllık Ömer El Beşir iktidarına 2019'da son veren cunta lideri ve Sudan Ordusu Komutanı General Abdul Fettah el Burhan ile yardımcısı konumundaki Hızlı Destek Güçleri (HDG) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo (Hemeti) arasındaki basit bir güç mücadelesinden çok daha karmaşık bir mahiyete sahip.
Hemen belirtelim ki çatışmalar iki cunta liderinin sivil yönetime geçiş anlaşmasını imzalamasına bir gün kala başladı. Ayrıca her biri 100'er bin kişiyi bulan Sudan Ordusu ile HDG dışında ülkede irili ufaklı sekize yakın silahlı grup daha bulunuyor.
Bu faktörler sivil kayıpları artırma, iç savaşı derinleştirme, etnik ve dini çatışmaları körükleyerek devletin kırılganlığını daha da hızlandırma potansiyeline sahip. Diğer bir deyişle çatışmanın hem komşu ülkelere yayılma olasılığı yüksek hem de Sudan'ın Libya gibi parçalanma riski hayli fazla.

***

Zira Nil Nehri'nin kontrolü ve Nahda Barajı krizi nedeniyle rekabet içindeki Eritre ve Mısır'ın Sudan'daki taraflar üzerinden karşı karşıya gelmeleri ihtimali daha da güçlenebilir. Mısır'ın güney sınırları için Sudan hayati önemde. Cunta lideri El Burhan, Mısır'da eğitim görmüş biri. Geleneksel olarak Kahire ve Riyad'a yakın bir isim. Moskova ile de iyi ilişkiler kuran El Burhan'ın Rusya'ya Kızıldeniz kıyılarında bir deniz üssü kurma izni verdiği iddiası Avrupa ve ABD'de büyük yankı uyandırmıştı.
Son dönemlerde Körfez'de Suudilerle rekabet halindeki BAE ise Sudan'da HDG komutanı Hemeti ile çok yakın. BAE dışında El Nahda Barajı nedeniyle Mısır ile çekişen Eritre ile de güçlü bağlara sahip olan Hemeti güçleri ayrıca Sudan'daki altın madenciliğini Rus özel savunma şirketi Wagner Grubu ile birlikte kontrol ediyor. Çıkardıkları altınları da BAE ve Rusya'ya satıyorlar.
Hem Riyad hem BAE ve İsrail ile koordineli hareket eden ABD ise çatışmalardan ziyade Sudan'da son dönemlerde nüfuzu giderek artan Çin, Rusya ve Türkiye gibi aktörleri durdurmaya çalışıyor.

***

İki general arasındaki güç mücadelesinin etnik, ulusal, bölgesel ve küresel faktörlerine bakınca diplomatik çabaların başarıya ulaşması ve siyasi uzlaşının sağlanması hayli zor görünüyor. Çünkü yabancı aktörlerin uzlaşısı ister istemez Sudan'ı tıpkı Suriye, Yemen ve Libya gibi siyasi ve askeri açıdan yamalı bohçaya çevirecek ve ülkenin farklı nüfuz bölgelerine bölünmesine yol açacaktır.
En kötü senaryo ise çatışmaların Eritre'nin Sudan ve Mısır ile savaşma riskini tetiklemesidir. Dolayısıyla böyle bir olasılık Kızıldeniz, Afrika Boynuzu, Arap Yarımadası, Doğu Afrika ve Kuzey Afrika'yı da birer cepheye çevirecektir. Bu durum, insani krizin derinleşerek Avrupa'yı da sarsan yeni bir göç dalgasının oluşmasına da yol açabilir.
Böylesi kaotik bir tablo kuşkusuz Çin, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin Sudan'daki stratejik yatırımlarını ve projelerini de baltalayacaktır. Görüldüğü üzere Sudan'daki çatışmaların derinleşmesi, ABD dışında neredeyse bütün ülkeleri doğrudan etkileme potansiyeline sahip. Bu yüzden herkes kaygılı bir bekleyiş içinde. Bakalım ABD'nin sevmediği ama tarihin çok sevdiği sürpriz gelişmeler olacak mı? Bekleyip göreceğiz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA