Uluslararası siyasette ABD'nin diğer küresel aktörlerle inşa ettiği 1945 sonrası dünya düzeni artık işlevselliğini kaybetmiş görünüyor. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere Atlantik sisteminin müttefiki olan ülkelerde bile sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlardan kaynaklanan derin bir siyasi bölünme krizi yaşanıyor.
Yönetici elitler panikte. Ortaüst sınıfların küresel yönelimleri ve avantajları erozyona uğrarken servetleri eriyen Batılı orta sınıflar ise hızla proleterleşiyor. Sabit ve dar gelirliler de 'prekarya'laşıyor. Eğitimli kesimlerin gelecek umudu kalmamış durumda.
İşte bu nedenle işçi-emekçi anne babalarının refah düzeyini dahi yakalamada zorlanan Batılı okumuşlar, Marksist terminolojideki ezilen alt kesimler için kullanılan proletaryadan ilhamla kendilerini yeni 'prekarya sınıfı/eğitimli köleler' şeklinde tanımlıyor.
Görüldüğü üzere emperyal kapitalizmin mabedi sayılan ABD ve Avrupa'daki sosyo-kültürel ve ekonomipolitik tablo hiç de iç açıcı değil.
***
Batı'daki bu kaotik tablonun daha da derinleşmesi bekleniyor. Zira Batı siyasi felsefesinde kaos ve ıstırap bir tür gelenektir. Zira devlet insanlardan önce gelir.***
Bu taşeronluğu da yine Batı'nın verdiği afyonla yapıyorlar. Unutmayalım ki 'din halkın afyonudur' sakızını çiğneyerek her değere saldıran devrimci aydınların afyonu da sosyalizmdir.
Dolaysıyla Türkiye gibi devletlerin çıkarlarını savunması hem küresel sermayenin ve emperyal merkezin hem de bu çevrelerin taşeronu konumundaki komprador burjuvaziyle birlikte işbirlikçi sosyalistlerin de ezberlerini ters yüz ediyor.
Ülkemizde kendine sol, sosyal demokrat, sosyalist, Marksist, Leninist, komünist, devrimci veya ilerici diyen kesimlere baktığımızda bu trajediyi açıkça görüyoruz.
En somut örneği Marksist-Leninist anlayıştaki PKK/YPG gibi örgütlerin emperyal ve işgalci ABD'nin askerliğine soyunmasıdır. Hakeza jakoben zihniyetteki CHP ile diğer mutantlaşmış sosyalist muhalefette de bu sendrom fazlasıyla var.
Kendi halkı, devleti ve ülkesinin hedefleri yerine işgalci ve emperyal Batı'nın çıkarlarını savunmayı 'kültürel, siyasi ve ideolojik devrimcilik' sanıyorlar.
Bu nedenle ülkemizdeki en büyük ve en acil sorun Batılı emperyal komplekse sahip bu 'trajik zihniyet'tir. Eğer 14 Mayıs'ta bu zihniyet kazanırsa can çekişen vesayetçilerin biti yeniden kanlanır. Zira ülkemizi kendi elimizle hem de altın tepside emperyalizme sunmuş olacağız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz