Bizim devşirme aydınlar ve yerli oryantalist kalemlerimizin havsalaları pek almasa da Batı dünyası, Recep Tayyip Erdoğan'a boşuna 'Yeni bin yılın Selahaddin'i demiyor. Çünkü Erdoğan, Kudüs Fatih'i Selahaddin-i Eyyubi gibi Haçlı saldırılarını altüst eden bir siyaset izliyor.
Kolay değil, son 20 yılda Türkiye'yi paranteze alınmış Anadolu ülkesinden bir cihan devletine dönüştürecek adımlar atan Erdoğan, aynı zamanda küresel emperyalist statükoya kazan kaldıran yeni ve daha adil bir dünyanın da en etkili kurucu siyasi liderinden biri olarak görülüyor.
İşte bu yüzden geçmişteki her seçim öncesinde olduğu gibi 2023 seçimleri yaklaştıkça Batılı siyaset, medya ve akademi dünyasındaki Erdoğan düşmanlığı; histerik hezeyanlar, en kirli beşinci kol faaliyetleri, her tür manipülasyon ve kolektif iftiralar şeklinde yeniden hortluyor.
Bugünlerde Batılılar ve kimi sömürge zihniyetli devşirmeler Erdoğan'ın şahsında ülkemizin değerlerine ve halkımızın kutsallarına küstahça saldırıyor.
***
Kin ve nefretlerinin sınırı yok. Erdoğan'a oy verenleri
'Batılılaşamamış yoksullar' diye aşağılamaktan çekinmeyecek kadar şirazelerini kaybedenler bile var.
Halkımız Batı'nın ve yerli müstemlekecilerin hezeyanlarına aşina. Aziz milletimiz
ABD güdümlü muhalefete de
mutantlaşarak birer yerli oryantaliste dönüşen muhafazakâr 'Akbaba'lara da her sandıkta gereken tarihi cevabı misliyle verdi. Ve inanıyoruz ki 14 Mayıs'taki seçimlerde yine verecek.
Unutmayalım ki
Batılı zihniyet bu ülkeye ve halkına nefret
duyanların
'üst aklı ve makro ideoloji'sidir.
Aklını ve vicdanını bu ideolojiye kiralamış muhalefetin önerdiği
bütün yol haritaları sadece Batılı vesayet merkezlerine çıkar. O yüzden bu halk her seçimde Erdoğan'a destek vererek Batı'yla aynı frekanstan yayın yapan
güdümlü muhalefetin hevesini hep kursağında bıraktı.
Bu nedenle Batı'nın asıl derdi bütün tezgâhları ve ezberleri bozan Erdoğan'ı sadece Türkiye için değil
hem ümmet hem de dünyanın geri kalanı için de bir seçenek ve umut olmaktan çıkarmaktır.
***
Zira Erdoğan, Müslüman bir ülkeyi kalkındırıp onu bölgesi ve İslam dünyası için ilham kaynağı haline getirme
'suçunu' işlemeseydi hedef tahtasına dönüşmeyecekti.
Çünkü Selahaddin'i aratmayan Erdoğan, Türkiye'yi ve İslam medeniyetini
'terörle' özdeşleştirip saf dışı bırakmak isteyenlerin bütün küresel planlarını akamete uğratıyor.
Ama gel gör ki düşman safına geçen Amerika güdümlü muhalefet ile
AK Parti'den ayrılan kimi 'Akbaba'lar bu sömürgeci zihniyetin ocağına odun taşımakta bir beis görmüyor. Hem de
'üç kuruşluk zahmetiye' karşılığında.
Bu devşirmeler, girdiği bütün seçimleri kazanmasına rağmen hâlâ hayâsız ve sistematik bir şekilde Erdoğan'ı
'diktatörlükle' itham edebiliyorlar.
Fakat ne yapsalar da hem Batı hem de onların devşirmesi konumundaki yerli oryantalist aydınlar ve Akbaba'lar, Erdoğan karşısında yine kaybedecek.
Çünkü
'demokrasi, özgürlük ve insan hakları' gibi kavramları başta olmak
üzere varlığına ait her şeyi kirlenen
Batı'nın meşruiyet krizi giderek derinleşiyor.
Bu nedenle hakikati çarpıtma ve yeniden kurgulama güçleri kalmadı. Zira Batı ve devşirmeleri artık
tarihin ritmine ayak uyduramıyor.
İşte bu yüzden
Erdoğan kazandıkça ve Türkiye yükseldikçe ecel terleri daha da
artıyor. İşte bu yüzden
can havliyle saldırıyorlar. Fakat ne
yapsalar da o korktukları şey
yine başlarına gelecek.