Son üç asırdır Batı'dan Rusya'ya yönelik beş şok saldırı gerçekleşti. Bütün bu işgal hamleleri Rusya'yı daha da güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. İlk şok saldırı Fransız İmparatoru Napolyon Bonaparte'ın 1812'deki Moskova seferiydi.
Napolyon'un işgal girişimi Ruslarda adeta kültürel travmaya yol açtı. Medeniyetin beşiği diye görülen Fransız kültürüne olan rağbet tarih oldu. Rus aristokratlarının evlerinde artık Fransızca yerine Rusça konuşulmaya başlandı. İşgal hamlesi Rus milliyetçiliğini kamçıladı. Batı'ya ait ne varsa aşağılandı.
Napolyon seferinden sonra Batı'ya karşıtlık Rus aydınları ve devlet adamlarının vazgeçilmez aidiyetine dönüştü. Rusya'nın zihnindeki 'evrensel ve aydınlanmış modern Batı' artık açgözlü, militarist, işgalci ve sömürgeci bir varlığın sembolüydü.
Batı'dan ikinci şok saldırı 1917'deki Bolşevik Devrimi'nden sonra geldi. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi devletler kurdukları Beyaz Ordu ile devrimi boğmak için Bolşevikler'in Kızıl Ordu'suyla savaştı. Bolşevikler 1922'de Beyaz Terör'ü yenerek tüm Rusya'da otoriteyi sağladı. Yabancı müdahalecilerin ülkeyi işgal ederek Sovyet hükümetini yıkma girişimleri Bolşevikleri enternasyonalist politikaya ağırlık vermeye yöneltti.
Bolşevikler rejimi güvence altına almak için sosyalizmin başka ülkelerde de yayılmasına yardım edecek III. Enternasyonal'i kurdu. Bu bağlamda Batı emperyalizmine karşı Türkiye gibi devletlerle ittifaklar yapıldı. Böylece Rusya, milliyetçilik dalgasından sonra sosyalizm aşamasına geçti.
***
Üçüncü şok dalgası Hitler'in 1941'deki Moskova seferi oldu. Faşizmi yenilgiye uğratan SSCB, küresel çapta bir süper güce dönüştü. Dördüncü şok dalgası ise 25 Aralık 1991 yılında SSCB'nin çözülmesiyle başlayan süreçte yaşandı. Soğuk Savaş sona erdi fakat Batı'nın saldırıları bitmedi.
Rusya'yı Batı'nın büyük ailesine alma sözü veren ABD'nin bu süreçteki büyük ihanetini ekonomist Jeffrey Sachs ilk ağızdan itiraf ediyor. Gorbaçov ve Boris Yeltsin'e danışmanlık yapan Sachs, Rusya'nın liberal ekonomiye geçiş dönemindeki en etkili kişiydi.
Ancak Mihail Gorbaçov'un iktidara geldiği 1985'ten başlayıp Vladimir Putin'in iktidara geldiği 2000'lere kadar devam eden 15 yıllık kesitte Rusya ülke olarak açlık sınırının altında yaşamaya mecbur bırakıldı. Bu dönemde Rusya'da yaşam beklentisi yaklaşık dört yıl azaldı. Yoksulluk ve umutsuzluk norm haline geldi. Oligarklar eliyle ülkenin kaynakları talan edilerek Batı'ya aktarıldı. Renkli devrimlerle Rusya kuşatıldı.
Sachs, ABD'nin barbar saldırısını şu sözlerle anlatıyor: "Gorbaçov'un son yılında hem Polonya'ya hem SSCB'ye ve 1992 ila 93'te de Boris Yeltsin'e danışmanlık yaptım. Tavsiyem şuydu: Batı, SSCB'nin çöküşüyle meydana gelen bu olağanüstü mali krizi bastırmaya yardımcı olmalıydı. Ama Polonya'yı krizden kurtaran ABD, Rusya için parmağını kıpırdatmadı. Bütün taleplerim ABD tarafından reddedildi. Çünkü ekonomik saldırının nedeni ABD'nin jeopolitik hedefleriydi. O günler tam olarak Dick Cheney, Paul Wolfowitz ve Donald Rumsfeld'in günleriydi. Hedefleri Rusya'yı tamamen çökertip Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'ni hayata geçirmekti...."
***
Bu süreçte Rusya askeri olarak da kuşatıldı. Verilen sözlere rağmen Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Slovenya ve üç Baltık ülkesi NATO üyesi yapıldı.
11 Eylül 2001 saldırılarından sonra bu kez Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan'daki renkli devrimlerle Rusya üç koldan kuşatıldı. Putin buna ilk ültimatomunu 2007 Münih Güvenlik Konferansı'nda verdi. Artık Batı ile değil Avrasya ile yol alacağını ilan etti. 2008'de Gürcistan'a müdahale ederek ilk isyan fişeğini yaktı.
Son ve beşinci şok dalgası ABD ve Avrupa'nın 2014'te Ukrayna'da Rusya yanlısı lideri devirmesiyle geldi. Ukrayna'yı AB ve NATO üyesi yapma hamlesine karşı Rusya, Kırım'ı ilhak ederek yanıt verdi. Ardından Şubat 2022'de Ukrayna'da ABD ile savaşa başlayan Rusya, küresel statükoda depreme yol açtı
Hâsılı kelam Batı'dan gelen her işgal girişiminden sonra yeni bir jeopolitik kimlikle hareket edip daha da büyüyen Rusya, şimdi de Büyük Avrasya siyasetiyle Ukrayna'dan saldırıya geçen ABD'nin tek süper güç hegemonyasını temellerinden sarsıyor.