Ukrayna krizinde umduğunu bulamayan ve Rusya'yı yalnızlaştırma projesi ters tepen Amerikan yönetiminin paradoksal trajedisi giderek derinleşiyor. Küresel realiteden kopuk bir şekilde hatta pişkince hareket eden ABD, her tür kötülüğü yaptığı ülkelerden geçmişe sünger çekip Rusya'ya karşı kendisine destek vermelerini istiyor.
Venezuela'dan İran'a, 'tek küresel düşmanım' diye nitelediği Çin'den lideri Erdoğan'ı devirmek istediği Türkiye'ye kadar 'hedef seçtiği' ülkelerden hiçbir şey olmamış gibi yardım dileniyor. Amerikalı romancı Gore Vidal, boşuna "ABD'nin açılımı aslında 'Amnezi Birleşik Devletleri'dir" dememiş.
Çin'in eski başbakanlarından Zhou Enlai de bu gerçeğe işaretle "Amerikalıların dikkat çeken özelliklerinden biri de kesinlikle tarihsel bir hafızalarının olmamasıdır" tespitinde bulunur.
Bu bağlamda jeo-psikiyatrik bir vakıa ile karşı karşıyayız. 'Yaşlı Joe' liderliğindeki ABD, daha düne kadar her melaneti reva gördüğü bu ülkelerin tarafsız kalmasını bile sindiremiyor.
***
Ancak bırakın rakip ülkeleri yanına çekmeyi, ABD en sadık müttefiki konumundaki ülkelerden dahi istediği desteği alamıyor. Alamayacak da! Örneğin
Almanya yakın geçmişte
tape skandalıyla tehdit edildi. Fransa da son olarak
İngiltere ve Avustralya ile imzalanan
AUKUS Paktı'na alınmayarak rencide edildi.
1956 Süveyş krizinde de gördüğümüz üzere çıkarı
söz konusu olunca
kuzeni İngiltere ve özel stratejik ilişkilere
sahip olduğu
İsrail'i bile yarı yolda bırakan oportünist,
darbeci ve şantajcı ABD realitesini
bütün dünya gayet iyi biliyor.
ABD'nin tehdit stratejisinin müttefikleri üzerinde yol açtığı güven bunalımını,
23 Ekim 2013'teki Merkel tape skandalı üzerinden kısa bir cep açarak biraz detaylandıralım...
Türkiye, Rusya ve Çin ile yakın ilişkiler kuran
Başbakan Angela Merkel'in konuşmalarını dinleyen ABD, tapeler üzerinden Almanya'nın bu üç ülke ile arasını açmaya çalıştı.
Tape skandalı
Türkiye'de
2013'teki Gezi kalkışmasından sonraki süreç ile
17-25 Aralık yargı darbesi öncesine denk getirildi.
Yine
23 Kasım 2013'te Ukrayna'da Rusya yanlısı
Viktor Yanukoviç'in devrilmesi ile sonuçlanan kitlesel gösterilerin
başlamasından hemen
önce patladı tape skandalı.
Başka
tasarlanmış bir emperyalist rastlantı da
şuydu... Çin lideri
Şi Cinping, 7 Eylül 2013'te Kazakistan'ın
o dönem başkenti olan
Astana'da Tek Kuşak Yol Projesi'ni dünyaya ilan etmişti. Dinleme skandalının bir hedefi de bu projeydi.
***
Üstelik o dönemde ABD'nin Merkel dışında
35 dünya liderini daha dinlediği de ortaya çıktı. Bu yolla liderlerden ABD'nin devreye soktuğu operasyonlara karşı destek alındı. Nitekim Almanya o dönemde Gezi sürecinde Türkiye; Ukrayna sürecinde de Rusya karşıtı bir pozisyon alırken Obama'nın Çin'e yönelik
'Pivot Asia/ Asya'da oyun kurma' stratejisine de destek vermek zorunda kaldı.
Türkiye, Rusya ve Çin'e karşı
2013'ten sonraki dönemde ABD'nin tehdit ettiği diğer ülkeler de tıpkı Almanya ile paralel bir strateji izledi. Fakat geldiğimiz noktada Anglosaksonlar ile Baltık ve bazı Doğu Avrupalı ülkeler dışında kimse sabıkası sabotaj, tehdit, ihanet ve darbelerle dolu ABD'ye pek itimat etmiyor. Çünkü kimse acılarını unutmuş değil. Kimse caydırıcılığı kalmayan ve üstelik de kaybeden bir ata oynamak istemiyor.
Bu gerçeği en somut şekilde dile getiren aktör ise Çin ile güvenlik paktı imzalayan 700 bin kişilik
Okyanusya ülkesi Solomon Adaları oldu. Ama ne yazık ki Solomonlular'ın bile iplemediği ABD'ye hâlâ bel bağlayan birçok kesim var ülkemizde...