Korona salgını nedeniyle dünyayı etkisi altına alan tedarik zinciri krizi İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden sonra ABD'yi de sarsmaya başladı.
21 trilyon 400 milyar doları aşan hacmi ile dünyanın en büyük ekonomisi ABD'deki mal sevkiyatı ve lojistik sistemdeki sıkıntılar had safhaya ulaştı.
Amerikan kartel medyası son bir haftadır artık görünür hale gelen tedarik krizini detaylarıyla işliyor. Hem iktidar yanlıları hem de muhalefetteki kesimler yaklaşan ekonomik kasırgaya karşı uyarılarda bulunuyor.
Halkın ve medyanın ana gündemi; resesyona, üretimin düşmesine, fiyatların artmasına, istihdamın daralmasına, enerji krizine, kira ve ev fiyatlarındaki yükselişe, çalışanların protestolarına ve her alanda hayat pahalılığına yol açan tedarik krizi.
Özellikle dünyanın en işlek deniz ticaret hattı olarak bilinen Şanghay ve Los Angeles arasında çalışan konteyner gemileri, lojistikteki aksaklıktan dolayı yüklerini boşaltamıyor. ABD'nin en büyük konteyner limanı Los Angeles ile hemen onun yakınındaki ülkenin ikinci en büyük limanı Long Beach'te yüzlerce gemi haftalardır sıra bekliyor.
***
ABD Başkanı
Joe Biden'ın lojistikteki sıkıntıları aşmak için
Los Angeles limanının
yedi gün 24 saat çalıştırılacağını söylemesi
Amerikan kamuoyundan
büyük tepki çekti. İnsanlar,
"Limanlar 24 saat çalışmıyor
muydu?" diye şaşkınlıkla birbirlerine
sormaya başladı.
Cevabı
Cato Institute'dan analist Scott Lincicome verdi... Amerikan lojistik sisteminin
saçma bir mantığa sahip
olduğunu söyleyen Lincicome,
"Asya'da limanlar haftanın yedi
günü 24 saat çalışır. ABD'nin en
büyük birinci ve ikinci konteyner
limanları olan
Los Angeles ve Long Beach ise şimdiye kadar günde sadece 16 saat çalışıyordu. Üstelik bu iki limanın
tam randımanla çalışmasıyla
da bu sorun çözülmez. Ülke içi
taşıma çok pahalı. Ayrıca konteynerlerden
indirilen malların
gereken yerlere ulaşması için
ülkenin en az 20 bin yeni şoföre ihtiyacı var..." diyor.
Tedarik krizinin daha derin bir ekonomik çöküşe dönüşmesinden endişe edenler Biden yönetimini adeta topa tutuyor
.
***
National Review'den Rich Lowry tedarik krizinin
ABD'nin lojistik sisteminin ne
kadar yetersiz olduğunu ortaya
çıkardığını söylüyor.
NYP'den Jeff Greenfield, Biden yönetimini
'Demokratların irrasyonel mandacı Kovid rejimi' diye eleştiriyor.
Salon'dan Amanda Marcotte, Biden'ın
kaptanlığındaki transatlantiğin
karaya oturma tehlikesinin her
geçen gün arttığının altını çiziyor.
NYP'den Peter Navarro, 1970'lerdeki düşük üretim ve yükselen enflasyonla simgelenen
stagflasyon dönemine girildiğini vurguluyor.
NYT'den Paul Krugman ile WP'den Taylor Telfold ve Aaron Gregg, işini kaybeden ve düşük ücretli çalışanların artan protestolarına işaret ediyor.
Fox News'ten Tucker Aleem, tedarik krizinin Demokratların kâbusuna dönüşeceğini söylüyor.
City Journal'den Steve Malsanga, Biden'ın retorik
oyunlarının krizi kronikleştirme
riskinden bahsediyor.
BusinessWeek'ten Katia Dmitrieva ile Jill Shaw, istihdam
pazarındaki alt üst oluşun
geçici değil kalıcı nitelikler gösterdiği
belirtiyor.
Vox'dan Tim Ryan Williams, zenginlerden
varlık vergisi alınması çağrısında
bulunurken
WaPo'dan Catherine Rampell ise ekonomik
krizin siyasi açıdan ülkedeki
bölünme ve ayrıştırmayı hızlandıracağına
işaret ediyor.
Fazla söze ne hacet! Tablo ortada. Yapılan yorumlar gayet açık.
New Yorker'dan Bill McKibben'ın da işaret ettiği gibi
Amerikan endüstrisi ve ekonomisi, derin bir resesyonla karşı karşıya. Çözüm bulunmazsa ekonomik
kriz kaçınılmaz şekilde sosyal ve siyasi krize dönüşecektir. Bunun da sadece ABD ile sınırlı kalmayacağını herkes iyi biliyor.