Bu ay iki farklı ülkede iki ayrı dergiye konuşan iki şahsın benzer hüküm ve değerlendirmelerde bulunması dikkat çekti.
Bu iki isimden ilki Türkiye'den Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikincisi de İngiltere'den tarihçi David Starkey'di.
Bu ayki Kriter'de Prof. Burhanettin Duran'a verdiği röportajında Atlantik sistemindeki kaosu veciz ifadelerle analiz eden Sayın Erdoğan, "Yüzyıllardır süren Batı hegemonyası artık bitmiştir. Yeni bir uluslararası sistem ortaya çıkıyor. Türkiye gibi yükselen güçler artık küresel siyasette ağırlığı olan bir oyuncuya dönüştü. BM Güvenlik Konseyi'nin adaletten yoksun kararları küresel vicdanı yaralıyor, BM'ye olan inancı yok ediyor" tespitinde bulundu.
Benzer bir yaklaşımı İngiliz tarihçi Starkey de The Critic'in bu ayki sayısında dile getirmiş. Starkey, "Tarih sona ermedi" başlıklı makalesinde tıpkı Erdoğan gibi Batı hegemonyasının artık bittiğini ve Atlantik'in dünyanın farklı medeniyetlerine dayattığı Batılılaş(tır)ma projesinin iflas ettiğini ilan ediyor.
***
Avrupa ve ABD'de on yıl önce marjinal görülüp şeytanlaştırılan 'Batı sistemi çöküyor' şeklindeki tezler, bugün Batılı müesses nizamın merkezindeki kartel medyası başta olmak üzere akademi, siyaset ve ekonomi dünyasının en sadık kalemşorları tarafından bile artık genel bir kanaat ve realite olarak dile getiriliyor.
Bir anlamda Alman düşünür Friedrich Hegel'den bu yana devam eden ve zirvesine Francis Fukuyama'nın "Tarih'in Sonu" tezinde ulaşan Batılı oryantalist anlayışta derin bir kırılma yaşanıyor.
Kendini üstün diğer uygarlıkları ise geri gören emperyalist paradigma sancılı bir süreçten geçiyor. Son olarak ABD'nin Afganistan'dan çekilme hezimeti Beyaz Adam'ın üstünlük psikolojisini ciddi şekilde sarstı.
Geldiğimiz aşamada Batı dünyası hem kendi içinden gelen hem de Çin, Rusya ve Türkiye gibi yükselişe geçen diğer güçlerin dışarıdan tetiklediği çifte bir basınçla karşı karşıya.
Özellikle Anglo-Sakson ve Hint-Pasifik merkezli AUKUS ile QUAD gibi yeni ittifak yapılanmaları Atlantik'teki iç krizi her geçen gün daha da derinleştiriyor.
***
Şimdilik daha çok sosyal ve ticari problemler üzerinden nükseden Avrupa ile ABD arasındaki gerilimin önümüzdeki süreçte Atlantik içinde siyasi ve askeri çatışmaya dönüşme potansiyeli oldukça yüksek görünüyor.
Çin ve Rusya yanında Türkiye gibi yeni küresel oyuncuların yaptığı dış baskı, Batı'daki iç çatışma olasılığını daha da hızlandırıp şiddetlendirebilir.
Çünkü ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi askeri bir yenilgiden çok daha fazlasıdır. Bu hezimet aynı zamanda Batılı siyasi ve ekonomik sistemin de yenilgisidir.
Batı artık tarihin kaybeden tarafında yer alıyor. İçeriden ve dışarıdan kuşatılan Batılılar şimdi tarihin yerine 'dünyanın sonu geliyor' hinliğiyle makûs talihlerini yenmeye çalışıyor.
Yükselen Asya güçlerini bu kez yeşil emperyalizmin tezgâhlarıyla durdurmaya çalışıyorlar. Bu yüzden küresel ısınma maskesiyle arz-ı endam eden sinsi senaryolara karşı uyanık olmak lazım.
Çünkü tehlike çanları daha çok Batı için çalıyor. Bu nedenle eğer yaklaşan bir son varsa o da Batı'nın kıyametidir, dünyanın değil.