Bir asır önce Anadolu parantezine alınan Türkiye son yirmi yılda attığı ezber bozan hamlelerle bu emperyalist boyunduruğu zor da olsa kırmayı başardı. Osmanlı'nın mirası üzerinde yükselen ve kuzey ile güneydeki iki hilalin birleşmesiyle bir dolunayı andıran Yeni Türkiye'nin yeni jeopolitik ekseni hareket noktası olarak Basra Körfezi'nden Kuzey Afrika'ya Kızıldeniz'den Balkanlar ve Orta Asya'ya kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor.
Korona salgınındaki üstün performansı ile Libya'da elde edilen tarihi başarıların üst üste geldiği bir süreçte dünya, yeni küresel paradigmanın temel burçlarından birine dönüşen Türkiye'yi gıpta ile izliyor. Evrimsel epidemologlardan Rob Wallace'ın da zarif şekilde ifade ettiği gibi "Salgınlar aslında birer aynadır. Her topluma, millete ve devlete onun gerçek statüsünü gösterirler..."
Almanya hariç ABD, İngiltere ve Fransa gibi birçok batılı ülkenin küresel hiyerarşideki gerçek pozisyonları korona salgını ile net biçimde ortaya çıktı. Burunlarından kıl aldırmayan bu ülkelerin aslında pandemi aynasındaki gibi birer cüce olduklarını bütün dünya gördü.
***
Türkiye ise korona sürecinde daha da devleşti. Ayırım yapmadan 120'e yakın ülkenin yardımına koşarak
yeni küresel diplomasinin normlarını ortaya koydu. Bir bakıma pandemi krizinde Türkiye'nin jeo-politik ekseni
bütün dünyayı kuşatan küresel bir haleye dönüştü.
Bu dönemde Türkiye sadece tıbbi cihaz ve teknik destek yardımlarıyla değil ekonominin dinamiklerindeki sevkiyat zinciri ve temel gıdaların tedariki açısından da
Çin'in alternatifi olarak öne çıktı. Pandemi ile mücadelede dünya Türkiye'nin sağlık alanındaki performansını alkışlamanın yanında
Libya'da ve Doğu Akdeniz'de dengeleri değiştiren askeri ve siyasi hamlelerini de konuştu.
Dışarıdan empoze edilen ithal güvenlik konseptleri yerine kendi tarihi ve sosyo-kültürel kodlarını önceleyen Türkiye, artık
'Türkiye yapımı yerli ve milli bir diplomasi' izliyor. Bölgemizde ve küresel dengelerdeki ağırlığı her geçen artan bu diplomasi hamlesi üç stratejik temel üzerinde yükseliyor.
İlki güçlenen yerli savunma sanayi projeleridir. Yerli üretim SİHA'ların teknolojisi bugün ABD ve Çin ile aynı düzeyde. SİHA'lar
Suriye ve
Libya'da da görüldüğü üzere Türk Hava Kuvvetleri'nin en önemli silahlarından biri konumunda.
***
İkincisi
Libya, Katar, Somali, Sudan, Suriye ve Irak'taki askeri varlığımızla bir barış ve istikrar unsuru haline gelmemiz,
Türkiye'nin diplomasi markasının daha
da parlamasına yol açıyor. Nitekim Yemen
gibi krizdeki bir çok ülkenin Türkiye'den yardım
istemesi bunun bir göstergesidir.
Üçüncüsü de Ortadoğu,
Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'da ABD ve Rusya gibi güçlere rağmen
oyun kurabilen bir aktör olduğunu ispatlayan Türkiye'nin izlediği
proaktif politikalardır.
Özellikle Libya ile imzalanan deniz anlaşmasıyla Türkiye, koyduğu normlarla Akdeniz'i ikiye bölerek
Doğu Akdeniz'i adeta bir Türk gölüne dönüştürdü. Böylece
İsrail, Yunanistan, Rum Kesimi ve Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki petrol ve gaz
ihracatı kontrol altına alındı.
Yeni askeri güç stratejileri, Türkiye'nin eskiden Ortadoğu'da yumuşak gücüyle kurduğu
hegemonik pozisyonunu daha da pekiştiriyor. Özellikle son dönemlerdeki askeri hamleler emperyal aktörlerin
Irak, Katar, Somali, Suriye ve Libya'daki oyunlarını birer birer bozdu.
Bir bakıma savunmadan taarruza geçen Yeni Türkiye,
I. Dünya Savaşı'ndan sonra ülkemize ve tarihimize giydirilen deli gömleklerini parçalamaya başladı. Bu da Türkiye'nin yeni-jeopolitik eksenini yeniden tanımlamasıyla mümkün oldu.
Ve artık eksen Batı değil Türkiye'nin milli çıkarlarıdır. Başta tarihi Osmanlı coğrafyası olmak üzere bütün dünyadır.