Neo-liberalizmden neo-feodalizme doğru evrilen ve sömürü çarkları giderek ağırlaşan dünyada 21. yüzyıl öyle görünüyor ki tarihe 'isyanlar çağı' olarak geçecek.
Bunun en bariz örneği korona salgını nedeniyle kesintiye uğrayan küresel protestoların fitilini bir polisin ırkçı terörünün yeniden ateşlemesi oldu.
Bir bakıma Peru'dan Sudan'a, Şili'den Hong Kong'a, Irak'tan, Lübnan ve Fas'a kadar farklı ülkeleri etkisi altına alan küresel protesto dalgası şimdi de Batı dünyasını sarsıyor. ABD'de patlayan siyahi öfke kısa sürede Atlantik'in diğer yakasına da sıçradı.
Kuşku yok ki isyanın kısa sürede bu kadar etkili olmasında savunmasız haldeki siyahi George Floyd'un (46) hunharca katledilmesinin payı büyük. Bu vahşet adeta bardağı taşıran son damla oldu.
Bu nedenle küresel çapta infiale yol açan cinayete siyahiler yanında 'sosyo-ekonomik olarak siyahileştirilmiş' beyazlar da hiç olmadığı destek veriyor.
Sınıfsal açıdan diğer ırkların da isyana katılması 'siyahi öfkenin' rengini ve rotasını daha açık hale getiriyor. Bu da meselenin aslında ırkçılıktan çok daha derin ve travmatik boyutlara sahip olduğunun göstergesidir.
***
Derindeki rahatsızlıklarla özdeşleştirilen cinayetin neden böylesine yaygın bir küresel tepkiye dönüştüğünü sistemin efendileri de gayet iyi biliyor. Unutmayalım ki videoya çekilemediği için gün yüzüne çık(a)mayan milyonlarca Floyd benzeri cinayet işleniyor dünyamızda.***
Orta sınıflar bu haldeyse varın siz en alttakileri düşünün... Küresel neo-liberal politikaların en büyük kurbanlarını... Yani işsizleri, yoksulları, evsizleri, sigortasızları ya da çalıştığı hale geçinemeyenleri...