Dünya korona salgını ile boğuşurken ABD'deki siyonist-evanjelik çete ve onun Ortadoğu'daki şubeleri Latin Amerika'dan Kuzey Afrika'ya uzanan hatta kirli darbe planlarını hayata geçirmekle meşgul.
Amerikalı paralı askerlerden oluşan bir grubun Venezuela'da Devlet Başkanı Nikolas Maduro'yu öldürme teşebbüsü, Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un hakkındaki 'öldü' söylentileri, Katar'da fabrikasyon darbe haberleri, Libya'da işgalci general Halife Hafter'in Tobruk'taki hükümete el koyduğunu ilan etmesi ve bunlarla paralel biçimde tasması siyonistevanjelik çetenin elindeki muhalefetin son günlerde Türkiye'de tırmandırdığı darbe söylentileri ile Başkan Erdoğan'ı hedef alan sistematik küstah saldırıları, küresel şer lobisinin nasıl eşgüdüm halinde çalıştığının en somut göstergesidir. Türkiye'nin yeminli düşmanı bu habis odakların başını ABD destekli İsrail, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır bloku çekiyor.
Zira korona salgını ile mücadeledeki performansı ve yardımseverliğiyle kısa sürede küresel trende dönüşen Türkiye'nin dünyanın dört bir yanından övgülere mazhar olması elbette en çok düşmanlarımızın planlarını bozdu. Jeo-politik şoka giren şeytani odakların Türkiye karşıtı bütün planları ağır darbeler aldı.
Bu bağlamda 'Erdoğansız Türkiye' projesinin tehlikeye girdiğini gören bu kesimlerin son zamanlarda içeriden ve dışarıdan aynı anda saldırılarını artırması tesadüf değil. 15 Temmuz travmasını atlatamayan bu şer odaklarının insanlığın ortak sorunu haline gelen korona salgını döneminde bile siyasal rant peşinde koşması bir bakıma ne kadar zorda olduklarının da bir göstergesi.
Ne acıdır ki yardım ettiğimiz ülkeler arasında yer alan ABD aynı zamanda Türkiye'nin yeminli düşmanları olan Ortadoğu'daki bu şer dörtlüsünün de patronu konumunda. Örneğin ABD'nin pandemi mücadelesinde büyük sıkıntılar yaşadığı ve Ankara'dan yardım istediği bir dönemde iç politikamıza müdahalede bulunmaya kalkışması akıl alır gibi değil.
Fakat şunu hemen söyleyelim ki ABD'nin Türkiye'ye yönelik müdahalelerinin artık bir hükmü yok. Dolayısıyla Amerikan dışişleri bakanlığının salgın sürecinde S-400 hava savunma sistemi alımıyla ilgili uyarılarına kimse kulak asmadı. Çünkü ABD'nin uyarıları Türkiye'nin ne rotasını ne de temel stratejilerini değiştirebilecek güçte.
Aslında bu şizofrenik tablo ABD ve müttefiklerinin Türkiye'ye karşı nasıl bir psikolojik yıkım içinde olduklarını da resmediyor. Bu şizofrenik tavırlardan birine de İsrail lobisine yakınlığıyla bilinen Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü imza attı. Şubat ayında yayımladıkları 'Türk Demokrasisine Bakış: 2023 ve Ötesi' raporunda 'Erdoğansız Türkiye rüyasını' yorumlamaya çalışmışlar. Bu rapor, bir bakıma Pentagon için çalışan RAND Corporation'un Türkiye'de ABD dostu bir muhalefetin genç Türk subayları yoluyla darbeye teşvik edildiği Ocak ayındaki raporunun devamı niteliğinde.
CHP'li belediyelerin tıpkı FETÖ ve PKK örneklerinde gördüğümüz üzere ABD merkezli 'paralel devlet' stratejisiyle hareket etmesinin de bu kirli planların bir parçası olduğunu unutmayalım. Ancak korona mücadelesinde ezberleri bozan Türkiye iç ve dış darbecilerin bütün heveslerini kursaklarında bıraktı. Daha da bırakacak. Çünkü devran artık değişti...